İDRİS YAVUZ


ÇANAKKALE BİR EFSANEDİR

YAVUZCA - İdris YAVUZ


İtilaf Devletleri, Çanakkale'de Mehmetçiğe kimyasal silah kullanmıştır. Osmanlı Arşivi’nden çıkan yeni bir belge, bu korkunç gerçeği ortaya koymuştur.

Burada Türk ordusunun 251 bin şehit verdiği, bir milyonun üzerinde askerimizin yaralandığı ve 10 bin askerimizin kaybolduğu ortaya çıkmıştır.

Belgede, binlerce askerin kimyasal silahların tesiriyle şehit düştüğü ve bunun İngilizler tarafından kullanıldığı ifade ediliyor. Bu belge; 2 Temmuz 1915 tarihinde başkumandan vekili imzasıyla cepheden İngiliz Hariciye Nezareti'ne gönderilmiştir.

Çanakkale'de uluslararası savaş hukukuna aykırı, Mehmetçik'e domdom kurşunları sıkılmış. 10 Mayıs 1915'e ait bir belgede de İngiliz savaş gemilerinin, Maydos kasabasında Hilal-i Ahmer bayrağı çekmiş olan hastaneyi bombalayıp, 30 yaralı askeri şehit etmiştir...

Osmanlı Hükümeti, 'insanlığa sığmayan' bu saldırı sonrasında, Amerika Sefareti aracılığıyla İngiltere'nin uyarılması talebinde bulunuyor ve netice alınamıyordu.

Çanakkale’yi önce harp gemileriyle boğazdan zorlayıp geçmeyi denediler ve Osmanlı ordusunu oldukça küçümsediler. Beklenmedik bir direnişle karşılaştılar.

Barbaros ve Turgut Reis zırhlıları, Nusrat Mayın Gemisi, Muavenet-i Milliye Muhribi, Sultanhisar Torpido Botumuz akıllara durgunluk verecek bir gayretle 40.000 tonluk üç düşman zırhlısını boğazın mavi sularına gömmüştür.

Çanakkale’de Altı büyük İngiliz savaş gemisi, savunma tesislerini hedef alıp ağır havan toplarıyla dövmeğe başlamıştı.

Bu arada kuvvetli bir ateşle karşılaşan Fransız Filosundaki Bouvet'e, Suffren, Gauloisi, HMS Inflexible gemileri bütün mürettebatı ile vurularak devre dışı bırakılmıştır.

İngiltere’nin resmi Savaş Muhabiri, Avusturyalı gazeteci Bean’in günlüğünde insanın tüylerini diken diken eden şu sözleri dikkat çekmektedir:

“25 Nisan Pazar gecesi Gemiler Limni’den geldiler. Bu anda ilerdeki tepelerde yoğun çatışma sesleri duyuyordum.

Her gün kampa Türk esirler getiriliyordu. Avustralyalılar ve Yeni Zelandalılar Türkleri esir almayıp yaralıları öldürme yolunda üstlerinden emir aldıklarını söylediler.

Bugün hayatımda gördüğüm en alçakça davranışlardan birine şahit oldum. Sığınağımın hemen karşısında 100 kadar Türk ile 2 Alman esirin kaldığı tutuk evinde benzin döküp yaktılar. Bu görüntüyü zevkle izleyenler arasında, İngilizler ve Avustralyalılar da vardı.

Bu esirlere yapılan muamele insanın yüzünü kızartacak derecede idi. Türkler esir düşen asker ve subaylarımıza iyi davrandılar, yaralılarımızı almamıza izin verdiler.”diyor

Aylar süren çatışmalar sonucu İtilaf devletleri hayal kırıklığına uğrattılar. İngilizler Çanakkale'den çekilmek zorunda kaldılar.

Askeri Dr. Salih Dörtbudak’ın Anısı; “Arı burnu-Anafartalar hattında 06 -22 Ağustos 1915’de 18.000 şehit verdik. En az 30-40 bin yaralımız vardı.

Sahra hastaneleri yaralılarla dolup taşmaktadır. Doktorlar, günlerce uykusuz sadece yaraları sarmakla meşguller. Tezkireciler sürekli yaralı getirmektedir.

Hayatlarından ümit kesilenlerle ilgilenen yoktu. Bu yoğunluk içinde gencecik bir asker sedye üzerinden masaya yatırılır. Bir ayağı kopmak üzere, bağırsakları dışarı fırlamıştır. Sıhhiyecilere; “Hemen kaldırın onu” derken yaralı asker; “Baba” diye seslenir. Sedyedeki asker kendi oğludur. Sarılır, öper. “Bu benim oğlumdur, onu gölge bir yere götürün” dedikten sonra masa üzerinde yatan yaralılarla ilgilenmeye başlar.

Sırada bekleyen pek çok yaralı vardır. Doktor, ikinci günü oğluyla ilgilenmeye zamanı bulmuştur. Ancak oğlu çoktan ölmüş, defnedilmiştir.”

Bu olayı ibretle okuyan her insan, vatansever Türk milleti, şimdi bir Stetoskop alıp tam yüreğinin üzerine koysun dinlesin, tekrar tekrar dinlesin. Bu vatan, bu devlet için canlarını seve seve feda edenlerin ruh yapılarını bir kez daha düşünelim.

Bu cennet vatanı bize armağan edenlere bizler çok şeyler borçlu değil miyiz? Kendi öz çocuğundan üstün tutan bir anlayışı hâkim kılan duygu nedir acaba? Onlar nasıl yaşadılarsa Ahiret’te, öylece dirilecekler. Mekânları cennet olsun.