ASIM CENGİZ GÜR


ZULME YANAŞMAMAK


Bir hadis-i kudsî´de Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle diyorlar:

"Allah-u Teàlâ Hazretleri şöyle buyurdu :

?Ey benim kullarım!

Ben zulmü kendi kendime, kendi nefsime haram kıldım ve sizin aranızda da zulüm yapmayı sizlere haram kıldım. Birbirlerinize sakın zulmetmeyiniz!´? Yüce Allah´ın rahmetinin gazabından çok olduğunu Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) birçok hadis-i şeriflerinde bildirmiş. Allah-u Teala Hazretleri eğer gazap eder ise, kulun işlediği kusurdan dolayı gazab eder. Fakat rahmeti bol olan Allah (c.c.) çoğu zaman kul suçlu olmasına rağmen affeder. Rahmeti gazabından, cezalandırmasından daha büyüktür. Bunun yanısıra Yüce Rabbimiz, kulların da birbirlerine zulmetmemelerini istiyor. "Sakın birbirinize karşı zâlimâne hareket etmeyin!" diyor.

Zulüm, insanın adalete aykırı olarak yaptığı her şey, her haksızlıktır. Yanlış olan, adalete uymayan her işe zulüm denir. O halde insanlar, Allah-u Teala Hazretleri´nin bu emri üzere, her şeyi adaletle yapmalı, her şeyi hakkaniyetle yapmalı. Adaletle yapmalı da, zulmetmemeli de, çok kere de bağışlamalı. Hattâ bir hadis-i şerifte Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) : "Bir kulun ben hakkımı sonuna kadar alacağım diye çalışması, onun cimriliğini gösterir" buyurmuşlar. Demek ki biraz da hakkımız olandan bağışlayacağız, karşı tarafı sonuna kadar sıkıştırmayacağız. Cömert olacağız, müsamahalı olacağız. Zulmün hiç bir çeşidini kendimize, kendi nefsimize, kendi canımıza, ailemize, çoluk çocuğumuza, komşularımıza, arkadaşlarımıza, münasebette bulunduğumuz insanlara, hiç kimseye zulüm yapmayacağız. Yâni haksız işlem, baskı yapmayacağız, Allah yasaklıyor. Bu birinci emri...

Bu hadis-i şerifte yine Yüce Rabbimiz´in şöyle buyurduğunu Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)bildiriyor:

"Ey kullarım, hepiniz şaşırmışsınız, sapıtmışsınızdır; benim doğru yolu gösterip hidayet verdiklerim müstesnâ... Gerçekleri göremezsiniz, yanlış işler yaparsınız, yanlış yollara gidersiniz, benim sevmediğim işleri yaparsınız. Benden hidâyet isteyin, doğru yola sevk olunmayı isteyin, doğruyu bulmayı isteyin, doğruyu işlemeyi isteyin; ben size hidayet vereyim, size doğruyu göstereyim."

Gerek namazlarımızın her rekatinde ve gerek diğer sebeplerle okuduğumuz Fatiha Sûresi´nde bizde :

"Bizi sırat-ı müstakîme hidâyet eyle, sevk eyle yâ Rabbi!" diye istiyoruz. Bir de bunun manasının kalbe yerleşmiş olarak Allah´tan hidayet istememiz lâzım. Gerçekten de toplumlara, milletlere, dünya üzerindeki insanlara baktığımız zaman, çoğunun yanlış yolda olduğunu, sapıtmış olduğunu, dalâlette olduğunu görüyoruz. Bu hadis-i kudsîde bildirildiği gibi:

"Yâ Rabbi, ben doğru bir şeyler yaptığımı sanıyorum ama, sen bana doğruyu göster!" diye alemlerin Rabbi olan Allah´tan istemesi ve "Benim yolum iyi mi, yaptığım doğru mu?" diye kendisini de kontrol etmesi lâzım!

Dünyanın en kalabalık milleti olan Çinlilera budizm dinindeler, Buda´ya tapıyorlar. Onun heykelini yapıyorlar, onun karşısında tapınıyorlar. Buda´dan önce durum ne idi, ne olması gerekiyordu?.. Onun cevabı, izahı yok...

Dünyanın en kalabalık mensubu olan dinlerinden birisi olan Hristiyanlık: Allah´ın kendilerine gönderdiği İsâ aleyhisselamı ki, biz çok seviyoruz, bağlıyız, çok hürmet ediyoruz. Çocuklarımıza ismini koyuyoruz, annesinin ismini koyuyoruz, İsa diyoruz, Meryem diyoruz. Sevdiğimiz için, bu isimleri rahatlıkla kullanıyoruz. Ama bizde, Allah´ın peygamberine tapmak yok. Peygamberi ve annesini bulundukları makamdan daha yukarılara, Rab´lik makamına çıkarmak, tevhidi inancı zedelemek yok.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´de diyor ki:

"Ben Allah´ın kuluyum." Kul olduğunu, (abdühû ve rasûlühû) kulu ve rasûlü olduğunu çok kesin bildiriyor.

Daha birçok inançlar ve felsefeler var. Ama üzülerek görüyoruz ki, insanların çoğu doğru yoldan sapmış, sapıtmış, ancak çok küçük bir kısmını, Allah´ın hidayet ettiğini, gerçeği gördüğünü, şirkten ve küfürden, yâni Allah´a şerik koşmaktan ve kâfir olmaktan kurtulabildiğini görüyoruz.

O halde herkes Allah´tan: "Yâ Rabbi, bana doğru yolu göster!" diye candan istemeli... Candan isterse, samîmî olarak isterse, Allah-u Teàlâ Hazretleri herkese gösterir. Çinliye de gösterir, Avrupalıya da gösterir, Hintliye de gösterir, başka bir insana da gösterir. Yüce Allah : "Benden hidayet isteyiniz, isterseniz veririm." diye de bildiriyor.

Bir başka husus ise, can emanetimizi teslim edene kadar da tevhid inancından ve Yüce Allah´ın alemlere rahmet olarak gönderdiği Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´in izinden ayrılmamaya gayret etmemizdir.

Yüce Allah, dünyada ve ahirette selamette ve saadette olmayı, iyilerden ve iyilerle olmayı hepimize nasib ve müyesser eylesin.

 


13 TEMMUZ 2015 HABER paylaşan: kaytv