Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Yenidoğan Uzmanı Prof. Dr. Filiz Bakar, bebeklerin ilk altı ay başka hiçbir gıdaya ihtiyaç duymadan sadece anne sütüyle beslenmeye devam edilmesinin duyusal ve bilişsel gelişimi teşvik ettiğini, bebekleri bulaşıcı ve kronik hastalıklara karşı koruduğunu bildirdi.
Canlı bir gıda ve mucizevi bir besin olan anne sütü ve optimal emzirme uygulamaları çocukların hayatta kalması ve erken çocukluk gelişimi açısından hayati önem taşıyor.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Prof. Dr. Filiz Bakar, dünya çapında yapılan araştırmaların anne sütüyle beslenmenin bebeğin duyusal ve bilişsel gelişimine etkisini gösterdiğini, doğumdan sonra emzirmedeki gecikmelerin ise yaşamı tehdit eden sonuçlara yol açabileceğini belirtti.
Bakar, "UNICEF ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), doğumdan sonraki bir saat içinde başlamak üzere, yaşamın ilk altı ayı boyunca yalnızca anne sütü ile emzirilerek beslenmeyi önermektedir. İlk altı ay boyunca başka hiçbir gıdaya ihtiyaç duymadan sadece anne sütüyle beslenmeye devam edilmesi duyusal ve bilişsel gelişimi teşvik eder, bebekleri bulaşıcı ve kronik hastalıklara karşı korur. 6'ncı aydan sonra uygun tamamlayıcı besinler başlanarak emzirmenin en az 2 yaşına kadar sürdürülmesi önerilmektedir." ifadesini kullandı.
Yapılan bir çalışmada anne sütünün yaşamın ilk yılı boyunca bebeğin mikrobiyomunu düzenlediğinin ve böylece okul öncesi çocukluk döneminde astım gelişme riskinin azalttığının gösterildiğini aktaran Bakar, bu çalışmadaki araştırmacıların tıpkı bir kalp pilinin kalp ritmini düzenlemesi gibi, emzirme ve anne sütünün de bağırsak ve burun boşluğundaki mikrobiyal kolonizasyonun hızını ve sırasını ayarlayarak bu sürecin düzenli ve zamanında gerçekleşmesini sağladığı sonucuna vardıklarını anlattı.
Bakar, "Mikrobiyom, bedenimizde yaşayan bakteri, mantar, virüs gibi tüm mikroorganizmaların ve onların genetik materyallerinin toplamını ifade eder. Anne sütü ile emzirmeye 3 aydan fazla devam edilmesinin bebeğin sindirim sisteminde, burun boşluğunda ve üst solunum yollarındaki mikrobiyom oluşumunu desteklediği gösterilmiştir. Anne sütünün 3 aydan erken sürede kesilmesi ve bebek mamasının kullanılmaya başlanması ise bileşimsel ve fonksiyonel mikrobiyom değişikliğine yol açarak astım riskini artırmaktadır." bilgilerini paylaştı.
Anne sütüyle beslenme bebeğin hayatta kalma şansını artırıyor
Araştırmaların anne sütüyle beslenmeyen bebeklerin, ilk altı ay boyunca yalnızca anne sütüyle beslenen bebeklerle karşılaştırıldığında, ilk yaş günlerinden önce yaşamlarını kaybetme olasılığının 14 kat daha fazla olduğunu gösterdiğine işaret eden Prof. Dr. Bakar, "Anne sütüyle beslenen çocukların zeka testlerinde 3 ila 4 puanlık IQ artışıyla daha iyi performans gösterdiğine, obez veya aşırı kilolu olma olasılığının daha düşük olduğuna ve ileriki yaşamlarında diyabet riskinin azaldığına dair kanıtlar da bulunmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.
Prof. Dr. Filiz Bakar, anne sütünün mucizevi bir besin olduğunun ve bağışıklık sistemini güçlendirmekten zeka gelişimine kadar birçok faydası olduğunun altını çizerek şöyle devam etti:
"Emzirme genellikle bebeğin ilk aşısı olarak anılır. Çünkü bebeklere hayatlarının ilk aylarında ihtiyaç duydukları tüm temel besinleri sağlar, onları yaygın bulaşıcı hastalıklardan korur ve bağışıklık sistemlerini güçlendirir. Her annenin sütü kendi bebeği için en uygun bileşimdedir ve yeterli miktardadır. Her zaman hazır, temiz ve uygun ısıdadır. Sindirimi kolaydır ve anne sütü alan bebeklerde karın ağrısı, gaz, pişik, kabızlık daha az görülür. Anne sütü bebeğin hem zihinsel hem de duygusal zekasının gelişimini olumlu yönde etkiler. Araştırmalara göre, emzirme süresince dokunma bebeğin beyin fonksiyonlarını hızlandırırken, matematik yeteneğini geliştirir, beden stresini ve ağrıyı azaltır. Unutmamak gerekir ki, anne sütü, aileye mali külfeti olmayan, çevre dostu bir besindir."
Anneyi de koruyor
Emzirmenin bebekle birlikte annenin sağlığı için de vazgeçilmez kazanımları olduğunu hatırlatan Bakar, şunları kaydetti:
"Emzirme anneyi besin hazırlama yükünden kurtarır, bebeği ile daha fazla zaman geçirmesini sağlar. Emzirmede salgılanan hormonlar annenin stresini ve depresyon riskini azaltır. Ayrıca, emziren kadınların meme ve yumurtalık kanserine yakalanma riski de azalır. Bununla birlikte, emzirme süreci anne bebek arasındaki duygusal bağın da güçlenmesini sağlar. Anne sütünün içerdiği maddeler bebeği rahatlatır, gevşetir, ağrıyı azaltır, daha çabuk uykuya dalmasına yardımcı olur. Bebeğin doğuştan gelen, doğal emme refleksini kullanmaya başlayarak beslendiğini keşfetmesi, annesinin kollarında olduğunu hissetmesi, bebekte güven duygusu oluşturmasına yardımcı olur. Bu durum bebeğin psikolojik durumunu direkt etkileyerek özgüvenini geliştirmekte ve güvenli anne-bebek bağını oluşturmaktadır."