Van'da 7.2 büyüklüğünde meydana gelen depremin ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bölgeyi ziyaretinde yanındaki ekipte bulunan deprem uzmanı Prof. Dr. Pelin Gündeş Bakır, Van ve Erciş ilçesindeki izlenimlerini Cihan’a değerlendirdi.
Bakır, Erciş'te toptan göçen binaların, 2007 Türk Deprem Yönetmeliği'nin yürürlüğe girmesinden önce yapılan 6-7 katlı, mühendislik hizmeti görmemiş betonarme binalar olduğuna dikkat çekti.
Gündeş Bakır, "Bu tür toptan göçen binalardan canlı kurtulması çok zor. Erciş ve Van'daki yapı sayısının İstanbul’a göre daha az olduğu düşünüldüğünde bir İstanbul depreminde faturanın çok daha ağır olacağı açıktır. Şimdiden tedbirlerimizi almamız gerekiyor." dedi.
Depremin ne zaman olacağının bilinmesinin bilimsel olarak mümkün olmadığını hatırlatan Gündeş Bakır, can kayıplarının önlenmesi için bina deprem güvenliğinin sağlanmasının gerekli olduğunu kaydetti.
Gündeş Bakır, Türk yapı stoğuyla ilgili problemlerin artık çok iyi bilindiğini, geçmişe değil geleceğe bakarak çözüm doğrultusunda bir an önce adım atılması gerektiğini vurguladı.
Bakır, "Van ve Erciş’te yıllar içinde yapılan binaların bir kısmı mühendislik hizmeti görmemiş, görenlerde de hatalı uygulamalar söz konusu. Yapı stoğunda düşük beton dayanımı, hazır beton kullanılmaması, burgulu donatı yerine düz donatı kullanılması, zayıf kolon-kuvvetli kiriş veya bölme duvarlarının kaldırıldığı zayıf mağaza katları gibi ortak problemler var. Şimdi Van'da meydana gelen depremden gerekli dersleri çıkarıp geleceğe bakma zamanı." değerlendirmesini yaptı.
"MÜMKÜN MERTEBE YIKIP YENİDEN YAPMAK LAZIM"
Beklenen İstanbul depremine değinen Gündeş Bakır, göçme riski tespit edilen eski yapıların yıkılarak yerine yenilerin yapılması gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Pelin Gündeş Bakır, şunları kaydetti: "İstanbul'un altındaki faylar 7 virgüllü bir depremi üretecek kapasiteye sahip. Adalar’ın güneyinden Tekirdağ'a kadar faylar geçiyor. Sıra bu fayların kırılmasına geldi. Çünkü Kuzey Anadolu fay hattının ürettiği depremler, batıya doğru ilerliyor. Kocaeli ve Düzce depremlerinden sonra sıra şimdi İstanbul’da. Kırılmamış olarak görülen fay zonu İstanbul’da Adalar'ın güneyinde. Deprem zararlarının azaltılması ile ilgili çalışmalara siyaset üstü bir biçimde yaklaşmak çok önemli. Türk yapı stoğu içindeki hiçbir mühendislik hizmeti görmemiş göçme riski saptanan standart altı yapıların güçlendirilmesi uygun değil. Bunu artık kabul etmemiz lazım. Zira güçlendirme projelerinin sahada usulüne uygun işçilikle uygulanıp uygulanmadığı, iyi kontrol edilip edilmediği ve eski yapı elemanları ile bağlantıların ne kadar sağlıklı olduğu bir muamma. Mümkün mertebe bu toptan göçecek binaları tamamıyla yıkıp yenilerini yapmak lazım."
"GÜÇLENDİRME ÇIKMAZ SOKAKTIR"
Yeni deprem yönetmeliğinin çok iyi hazırlandığını anlatan Prof. Dr. Bakır, "Bu yönetmeliğe göre yapılmış yeni yapılar herhangi bir depremden alnının akıyla çıkacaktır. Fakat yeni yönetmelik, mevcut yapıların hasar tespitinde çok fazla güvenli tarafta kalıyor ve tutucu davranıyor. 2007 Türk Deprem Yönetmeliği'ne göre hesap yapıldığında, yapıların yüzde doksanı göçme çıkıyor; ama gerçekte depremlerde Türk yapı stoğunun yüzde altısının toptan göçtüğünü görüyoruz. Yönetmelik ile gerçek hasar arasında fark var. Bizim bina stoğumuzun toptan göçecek yüzde 6'lık kısmını tespit edip, yıkarak yerine yenilerini yapmamız lazım. Bu aynı zamanda bir kaynak tasarrufu olur. Zaten can kayıpları da toptan göçen binalarda oluyor. Aksinin yapılması durumunda, mesela yönetmeliğe göre göçme çıkan binaların sadece İstanbul’da olanlarının güçlendirilmeye gidilmesi için en az 25 yıl zaman gerekir, 25 milyar dolar da nakdimiz gider. Güçlendirme çıkmaz sokaktır." diye konuştu.
"KONUTLARIN YIKILIP YENİDEN YAPILMASI İÇİN TEŞVİK VERİLMELİ"
İstanbul'daki toptan göçme riski tespit edilen eski binaların yıkılarak yerine yenilerin yapılmasının vatandaşa bir maliyet getireceğine dikkat çeken Prof. Dr. Bakır, fazla kat veya oturum alanını genişletme şeklinde verilecek teşviklerin bir çözüm olabileceğini belirtti.
Prof. Dr. Bakır şunları söyledi: "Konut stoğumuz içindeki ekonomik ömrünü tamamlamış, göçme riski saptanan binaların yıkılıp yerlerine yenilerinin yapılabilmesi için bazı teşvikler lazım. Emekli, dar gelirli vatandaşlarımızın aksi takdirde bu işin altından kalkabilmeleri mümkün değil. Bazı teşvikler olacak ki müteahhit için de bir binayı yıkıp yeniden yapmak cazip olsun. Sonuçta müteahhit de bir tüccar. Kar zararı hesabı yapıyor. Benim görüşüme göre, altyapısı yeterli olan yerlerde fazla kat veya daha büyük oturum alanı verilmesi gibi teşvikler uygulanabilir. Amaç, vatandaşlarımızın bir an evvel can güvenliklerinin sağlanacağı depreme dayanıklı binalara taşınmasıdır. Altyapısı yeterli olmayan, zemin büyütmesi, sıvılaşma gibi riskli bölgelerdeki göçme riski saptanan binalar içinse İstanbul’un kuzeyine doğru yeni kurulacak şehirlerde TOKİ’nin yapacağı evlerden daireler verilmek suretiyle vatandaşlar riskli bölgeden taşınıp, riskli bölge kamulaştırılır. Yeşil alan veya park yapılır. Veya iş yeri yakında olduğu için vatandaşın bölgeyi terk etmesi mümkün değilse, yakın bir bölgede zemini sağlam bir binadan muadil daire verilebilir."
"SİYASET ÜSTÜ POLİTİKALAR TAKİP EDİLMELİ"
Prof. Dr. Pelin Gündeş Bakır, sözlerini şöyle tamamladı: "Bir diğer husus ise deprem zararlarının azaltılması çalışmalarında mümkün mertebe esnek ve siyaset üstü politikalar takip edilmesidir. Aksi takdirde bir çıkmaz sokağa giriliyor. Hiçbir adım atılamıyor. Beklenen İstanbul depremine hazırlık sürecinde sivil savunma ve arama kurtarma eğitimi almış eleman sayımızı da arttırmalıyız. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin vatani görevlerini yapan vatandaşlarımıza arama kurtarma, afet yönetimi ve ilk yardım eğitimi vermesi sağlanabilir. Bir de depreme müdahale aşamasında hasar tespiti çalışmalarının hızla tamamlanması çok önemli. Böylece, hafif hasarlı olduğu belirlenen binalara vatandaşlarımız hemen girebilir. Çadır, konteynir gibi ihtiyaç da azalmış olur. Ağır hasarlı olan binalara da kırmızı bant koyulmak suretiyle giriş yasaklanır, vatandaşın olası artçı depremlerde can güvenliği sağlanmış olur."