Kayseri Hacı Bektaşi Veli Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği Başkanı Kenan Akpınar, geçtiğimiz günlerde Adıyaman'da Alevilerin evlerinin kapılarının işaretlenmesi ve Bursa'da bir dershane müdürünün, iş arkadaşının Alevi kimliğine yönelik açıklamalarına dair değerlendirmelerde bulundu. Aleviler olarak benzer olayların son dönemde artmasının, kendilerini, özellikle çocukları adına endişelendirdiğini ifade eden Akpınar, geçen ay derneğe bir tehdit mektubunun geldiğini, olayı ilgili mercilere ilettiklerini de kaydetti.
Söz konusu olayı 6-7 Eylül Olaylarına benzeten Akpınar, "Kaygı içerisindeyiz, şu an nasıl yapacağız diye düşünüyoruz. Bu tarihin birinde Rumlara da yapılmıştı ve Rumlar kendi yerlerini, yurtlarını bırakıp gitmek zorunda kalmışlardı. Adıyaman Valisinin, 'Bu çoluk çocuk işidir' deyip işi örtbas etmesi doğru değildir. Bundan birkaç ay önce bizim derneğimize de böyle bir tehdit mektubu gelmişti. Biz bunu kamuoyuyla paylaşmadık ama gerekli mercilere ilettik. Bunu sadece bir psikopata indirgemek, 'kendini bilmezin biri' deyip geçmek, Hrant Dink'lerin sonuçlarını doğurur. Malatya'daki kitabevine yapılan saldırı ya da diğer tarafta papaza yapılan saldırıyla bunlar eşdeğerdir. Bu nedenle Adıyaman'da yaşananları çok kaygı verici buluyoruz. Tam da bir ayrıştırma noktasına getirip toplumu kin ve nefret üzerine inşa etmeye çalışıyorlar" ifadelerini kullandı.
'Aleviler Cumhuriyet'in sigortasıdır' söylemleri üzerine bu şekildeki davranışları algılayamadıklarını dile getiren Akpınar, "Her şeyden önce gerek İçişleri Bakanı gerek Vali gerekse Başbakan buna net tavır koymalıdır. Bunun bir çoluk çocuk işi olmadığını, bu topraklarda Şiilerin de Alevlerin de Sünnilerin de Kürtlerin de yaşam hakkı olduğunu herkes bilmeli ve bu bilinçle hareket etmeli. Türkiye'deki bu toplumsal barışı ancak böyle algılayabiliriz. Biz Aleviler olarak, toplum olarak buna hiçbir zaman alet olmadık, olmayacağız da. Gelinen noktada çoluk çocuğumuzun geleceğini de kendi geleceğimizi de karanlık görmekteyiz. Artık ne yapacağız diye düşünüyoruz. Oturup bunları tartışmakta fayda var" ifadelerini kullandı.
Alevilerin sosyal haklarının sözde kaldığını savunan Akpınar, sözlerini şu şekilde tamamladı: "Biz bu ülkenin insanlarıysak, biz bu ülkeye vergi veriyorsak, bu ülkede beraber yaşlanmayı taahhüt ediyorsak, havasından, suyundan, güneşinden faydalanıyorsak herkes bir arada kardeşçe yaşamak zorundadır. Kimsenin kimseden üstünlüğü olmamalı. 'Aleviliğe saygı duyalım, Sünniler ile Aleviler kardeştir' demek yetmiyor. Alevilerin sosyal ve siyasal haklarının verilmesi gerekir. Alevilerin evine çarpı koyup onları teşhir etmek, doğrudan doğruya insanları jurnalleştirmektir. Biz bunu 12 Eylül'de de Maraş'ta da yaşadık. Artık çağımızda bu fişlenmelerin ortadan kaldırılması gerekir. Biz hepimiz bu ülkenin insanlarıyız ve bu ülkede hep birlikte yaşamak zorundayız."