Dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme ile matematik yeteneklerinin kazanılmasında ve kullanılmasında önemli güçlüklerle kendini gösteren bir öğrenme bozukluğu olan “Disleksi", kesinlikle bir zeka geriliği olarak adlandırılmaz, düşünmede ve algılamada zorluk olarak tanımlanır.
İlimizde Adnan Menderes İlköğretim Okulu’nda, öğrenim hayatına başlayan 8 yaşındaki Yiğit Anıl Özelgil’in bu hastalığa yakalanması, henüz başlayan okul hayatının da sonunu getirdi.
Haber ekibimize konuşan 37 yaşındaki çaresiz anne Türkan Özelgil içine düştüğü çaresizliği ve oğlunun yaşadıklarını dile getirirken “Çocuğum geçen sene okula başladı. Disleksi problemi olduğu ortaya çıktı. Sonrasında okuldan uzaklaştırıldı. Müdür istemedi. Kaynaştırma sınıfına alınmak istendi, diğer çocuklarla iletişim kursun, kaynaşsın diye, ancak müdür ‘Biz sizin çocuğunuzla uğraşamayız. Devlet bu çocukları başımıza bela ediyor’ dedi. Zaten çocuğum seçimlerden sonra da okula hiç gitmedi. Ancak durum bu olmasına rağmen bize karne verdiler. Bu senede böyle olacak sanıyoruz. Okuyamayacak, okula gidemeyecek benim çocuğum. İnanın bir senedir ne çektiğimi ben biliyorum. Savcılığa da başvurdum, valiliğe de gittim, başvurmadığım hiçbir yer kalmadı. Onların iddiası; ‘Çocuğundan utanıyor, zaten çocuğu özürlü’ şeklinde. Benim çocuğum disleksi hastası bu zeka geriliği değil, öğrenmekte zorluk anlamına geliyor. Benim çocuğum diğer çocuklara göre biraz daha zor öğreniyor. Bu bir zeka geriliği türü değildir. Müdüre gidip aldığımız sağlık raporlarıyla beraber durumu açıkladığımda müdür bana; ‘O ne ki? Ben bilmiyorum öyle bir hastalığı’ diyor” şeklinde konuştu.
Sözlerinin devamında tek isteğinin çocuğunun eğitimi olduğunu ifade eden çaresiz anne; “Çocuğuma şu an haftada bir gün ve bir saat olmak üzere özel eğitim veriliyor, o da bizim girişimlerimizle oldu, öncesinde problemler çıkardılar, biz ısrarcı olunca kabul ettiler. Haftada bir gün gittiği bu özel ders de artık yeterliymiş, okula gitmesine de gerek yokmuş, öyle diyorlar bize. Yeni okul dönemi başlayacak, benim çocuğum yine sene sonu karne alacak. 12 yıllık mecburi eğitim olduğu için, çocuğun kaydını da silemiyorlar. Prosedür gereği, çocuk okula gidiyormuş gibi gösterilip, sene sonunda da karne veriyorlar. Böyle çocukların özellikle eğitimciler tarafından teşvik edilmesi gerekiyor. Ben çocuğumu evime mi kapatayım? Çocuğum resmen okuldan atıldı ve kaydı devam ediyor. Okula gitmiyor. Herhangi bir merciye başvurduğumda çocuğunun kaydı devam ediyor diyorlar. Okuldan atılması için bizim durumumuzda olduğu gibi illa kaydının durması yetmiyor” ifadelerini kullandı.
Yiğit Anıl‘ın sağlık raporlarını da göstererek yardım talep eden çaresiz anne; “Benim tek istediğim çocuğumun eğitimine devam etmesi. Ben okuyamadım, çocuğum okusun istiyorum. Validen, Milli Eğitime her yere gittim, hiçbir olumlu sonuç alamadım” diye konuştu.
Sözlerinin sonunda yeni eğitim öğretim döneminin başlamasına çok az bir süre kaldığını ancak çocuğunu eğitime devam edemeyeceğini ifade ederek yardım talep eden çaresiz anne; “Cumhurbaşkanım Recep Tayyip Erdoğan’dan Hemşehrim Abdullah Gül’den yardım bekliyorum. Çalmadığım kapı, gitmediğim kurum kalmadı. Hiçbir sonuç alamadım. Ben çocuğumu özel kolejlerde okutamam, maddi durumum yok” diyerek yardım istedi.
8 yaşındaki Anıl yeni eğitim öğretim döneminde, olan bitenden habersiz bir şekilde arkadaşlarının oyunlar ve kahkahalarla okula gitmelerini izleyecek.