Yeni yıla girmek üzere olduğumuz şu günlerde, 2011 yılının ekonomik açıdan değerlendirilmesinin yararlı olacağı kanaatindeyim. Hiç şüphe yok ki; birçok kurum ve ekonomist, hazırladıkları bu tür raporları, önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşacaklardır.
. Hal böyle olunca, maçın yorumunu en iyi yapacak olanlar kuşkusuz sahadakilerdir. Eğer bir değerlendirme
yapılacaksa, bunu oyunda aktif rol alanlardan dinlemek daha gerçekçi olur. Bu düşünceden yola çıkarak, konu üzerinde tespit ve yorumlarını öğrenmek için, İpek Grup Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Saffet ARSLAN’ı ziyaret ederek, görüşlerini aldık. Rafet SERTOĞLU- İpek Grup açısından 2011 yılı nasıl geçti? Saffet ARSLAN- Şirketlerimizde genel anlamda başarılı bir yıl geçirdik. 2011 de öne çıkan yönümüz daha ziyade Çinkur oldu. Çinkur’da her alanda yeniliklerimiz oldu. Dahili yatırımlarımız devam etti. İki ünitemizi yenileyerek modernize ettik. Ürün oran ve kalitesine uygun hat ilavesi
gerçekleştirdik. Avrupa standartlarında yenilenen filtre sistemimiz on beş gün içerisinde devreye girecek. Ayrıca Çinkur’un yarı kapasitesinde üretim verecek yeni bir fabrikamızı daha, ülke konomimize kazandırıyoruz. Fizibilite çalışmalarımızı tamamladık sayılır. Önümüzdeki yıl içerisinde İzmir-Aliağa’da üretime geçeceğiz inşallah. Bu arada 2011 yılında bizi gururlandıran şeyleri de yaşamak kısmet oldu. Bunların başında Çinkur’un almış olduğu üç ödül geliyor. Sevinçliyiz; çünkü ihracatta Kayseri sekizincisi, Türkiye iki yüz altmış üçüncüsü olduk. Gururluyuz; çünkü vergide Kayseri sekizincisi olduk. Geleceğe ümit ve inançla bakıyoruz; çünkü ülkemizin büyük markaları arasında ilk binin içine girdik. İnanıyorum ki yeni yatırımlarımızla pek yakında, bu rakamlar daha da yukarılara çıkacak. Mobilyada ise İran’da kurduğumuz montaj fabrikamız, üretime başlamak üzere. Yeni dahili çalışmalarımız ise sürüyor. Rafet SERTOĞLU- Şu an birçok dünya ülkesi ekonomik krizle boğuşuyor. Bu hepimizi yakından ilgilendiren global bir durum maalesef. Böyle bir olumsuzluğun Türkiye ekonomisine yansımaları nasıl olur? Saffet ARSLAN- Hiçbir ülke Dünya krizinden pozitif etkilenmez. Ancak ekonomide derli toplu olanlar daha az etkileneceklerdir. Bizim az etkilenecek ülkeler kategorisinde bulunduğumuza inanıyorum. Örneğin; Çin ve petrol zengini ülkeler az etkilenirken, Dubai gibi finansla iştigal edenler, daha çok etkilenen ülkeler arasında bulunuyorlar. Rafet SERTOĞLU- 2011 yılında yatırım yaptınız mı? Saffet ARSLAN- Belki bir tekrar gibi olacak ancak gerek Çinkur bünyesinde yaptığımız yatırımlar, gerekse İran’da kurduğumuz montaj fabrikamız 2011’de yaptığımız önemli yatırımlarımız. Rafet SERTOĞLU- Devletin ekonomideki rolü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Saffet ARSLAN- Devlet şu anda ekonomiye hâkim. Ekonominin bir kısmı alım-satımda, bir kısmı da orsada. Ancak gerekli gördüğü takdirde müdahil olur. Bunu da teşvik ve kontrollerle sağlar. Bi çare hükümetlerin ise ekonomiye etki etme şansı neredeyse yoktur. 2001’i düşünün örneğin. Sanayi
durmuş, döviz fırlamıştı ve yapılan müdahalelerin bir hükmü olmadı. Fakat bu gün itibari ile hükümet ekonomiye hakim durumda. Rafet SERTOĞLU- Cari açık hakkında ne düşünüyorsunuz?
Saffet ARSLAN- Türkiye için ciddi bir sorun. Şimdilik idare edilebiliyor ancak gelecekte mutlaka kontrol altında tutulması gerekir. Cari açığın en yoğun etkisi, doların, Türk Lirası karşısında ki gerçek değerini bulması ile azalabilir. Doların 1900’ler seviyesinde kalması cari açık için iyi bir oran bence. Birincisi;
cari açığı azaltmak için rekabet edebilir yerli üretimi desteklemek lazım. Hatta teşvik bile verilebilir. Özal döneminde ki gibi vergi iadesi sistemi de uygulanabilir. Böylesibir uygulama, hayali ihracatçıları önlemeye katkı sağlayacaktır. İkincisi; İhraç edilen malların ara fiyatla paravan bir şirkete mi? İsviçre’de bir banka hesabına mı? Doğrudan müşteriye mi? Yoksa ikinci bir ele mi gidiyor? Bunun bilinmesi gerekir. Üçüncüsü; ihraçla ilgili sanayi ve yer altı ürünlerinin bürokrasi engelinden
mutlaka kurtarılması gerekir. Bu noktada pozitif kayırıcılık yapılmalıdır diye düşünüyorum. Dördüncüsü; bizde ithal edilen ürünlerin çoğunluğu ara mallar. Bilhassa da Çin’den yapılanlar.
Örneğin: Birçok işletme stop ederek, logosunu Çin’e götürüp ürünü alıp geliyor. Bu ne demek? İşsiz kalan insanlar demek! Paranın ülke dışına gitmesi demek! Haksız rekabet demek! Bu durum istihdam ve cari açığı baltalıyor. Bunun önüne geçilmeli. Çünkü böylesi bir durum problem yaratıyor. Hem deçok ciddi anlamda. Yerli üretimde maliyeti artıran gerekçeler düşürülmeli ki bu durum devam etmesin. Bunun için en başta yapılması gereken şey, enerjigiderini azaltmak olmalı. İşte bu yüzden doğal gaz ve petrolün alternatifi enerjilere yönelmek şart! Bunun için yatırımların cazip hale etirilmesi gerekiyor. O nedenle con jenerasyo n enerji üretimlerinin üretim ve kullanımı adına destekleyici yasal düzenlemelere gidilmeli. Bu yolla enerjide dışarıya ödediğimiz likidite elimizde kalır ve böylelikle de cari açığın kapanması hız kazanır. Rafet SERTOĞLU- Türkiye’nin özelleştirme stratejisini nasıl buluyorsunuz? Bir ülkenin özelleştirilemeyecek kurumları var mıdır? Ya da olmalı mıdır? Saffet ARSLAN- Devlet bir orkestra şefi gibi olmalı. Bence özel sektörün yapamadıklarını devlet yapmalı. Örneğin: uçak, nükleer santral v.b. gibi…Bu alanların dışında özel sektörün önü açılmalı. Böylelikle devletin üzerindeki yük azalacağı için, asli görevi olan eğit m, sağlık, savunma ve adalet alanlarında daha kaliteli hizmet üretecektir. Buna TOKİ’yi örnek olarak verebiliriz. Devletin on kişi ile yaptığı işleri, özel sektörün bir kişi ile yapıyor olması size ilginç gelmiyor mu? Buna TRT de dahil! O nedenle özel sektör kar ederken, devlet daima zarar etmiştir. Bana göre özelleştirilmemesi
gereken belli başlı sektörler: vergi toplama, sağlık, adalet ve savunmadan ibaret olmalıdır. MKE’
bile özelleştirilebilir. Rafet SERTOĞLU- Yabancı sermaye hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Size göre yabancı sermayenin bir ülke için olumlu ve olumsuz yanları var mıdır? Saffet ARSLAN- Yabancı sermayeyi kategorize edecek olursak eğer; 1- En iyisi reel sektöre gelenidir. Hem size istihdam yaratır, hem de ithalattan kurtarır. Bu ekonomi için harika bir durumdur. İşte bu yüzden yabancı yatırımcıya bütün imkânları açmak ve pozitif kayırıcılık yapmak gerektiğini düşünüyorum. Bunun için arsalar bedava tahsis edilmelidir. 2- Uzun vadeli finans sektöründe mülki yatırımlarda çok değerlidir. Yabancı sermaye gelip bir plaza yapacaksa buna hayır denilebilir mi? Bu tür yatırımlar mutlaka esteklenmelidir. Örneğin: Galataport projesi bunlardan biri. Düşünün bir kere siz bir yeri 49 yıllığına kiraya veriyorsunuz. Mezbelelik olan bir alan, uluslar arası cazibe merkezi oluyor. Buraya 3-5 bin
yolcu kapasiteli gemiler gelecek. Gelen insanların her biri vasıflı! Bunların yapacakları ticaretten
ülkeye döviz kalacak. Gittiklerinde sizin reklamınızı yapacaklar. Ve 49 yılın sonunda, kiraladığınız yer yine sizin. İnanın bunun hiçbir kaybı yok. 3- Borsa ve bankalara gelme ihtimali olan sıcak paralarında
çok yönlü yararları vardır. Bu tür yatırımlarda cari açığı kapatmak için ciddi destektir. Çünkü dışarıdan döviz girdisi sağlar ve içerdeki siküpülatif yükselişe mani olur. Ve böylece global sermaye ile entegre olursunuz. Ardından yeni fabrikalar ve yeni yatırımlar gelir ki, bu da iş, aş ve döviz demektir.
Rafet SERTOĞLU- 2012 yılından beklentileriniz nelerdir? Yatırımlarınız sürecek mi? Saffet ARSLAN- Durağanlık öngörmüyorum. Bu yılki %8’lik büyüme oranının, 2012 içinde benzerlik arz edeceği kanaatindeyim. O nedenle, tabi ki yatırımlarımıza hız vereceğiz. İzmir bölgesine (Aliağa) kurma aşamasında olduğumuz fabrikamız bu güvenin bir göstergesidir. Rafet SERTOĞLU- 2012 yılında
döviz kuru için bir tahmininde bulunabilir misiniz? Saffet ARSLAN- Dolar 1900’ler civarında
durur. Temennim 1800’lere düşmesi! Rafet SERTOĞLU- Ülke ekonomimizin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Saffet ARSLAN- İyi yoldayız. Bir iş adamı gözü ile, ekonomide gelecek
adına endişe taşımıyorum. Rafet SERTOĞLU- Yatırımcılara önümüzdeki dönem de yapmalarını
ya da yapmamalarını adına tavsiye edebileceğiniz öngörüleriniz var mı? Saffet ARSLAN- Çok borçlanılması taraftarı değilim. Likiditeyi elde tutmayı ve her şeye rağmen tedbirli olmayı öneririm.