ERCİYES ÜNİVERSİTESİ VEKİL REKTÖRÜ PR.DR. HAMZA ÇAKIR

HAFTANIN RÖPORTAJI

Güncel 2.10.2015 18:13:02 0
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ  VEKİL  REKTÖRÜ  PR.DR. HAMZA ÇAKIR
Haberi Sesli Oku

PR.DR. ÇAKIR ?ÜNİVERSİTELER  KENDİ ÖZKAYNAKLARINI  OLUŞTURMAK  ZORUNDA?

Sevgili Okurlarım ?Hafta´nın Röportajı´nda ilimizin renkli simalarını sizlerle  buluşturup, kafanızdaki  soru işaretlerini  kaldırma anlamında  gayret göstermeye devam ediyoruz? Bu hafta da yine ilginizi çekip keyifle  okuyacağınız bir ismi  sayfamıza konuk ettik. Konuğumuz  Erciyes Üniversitesi  Vekil  Rektörü  Pr.Dr. Hamza Çakır...  Sayın  Çakır´la Erciyes  Üniversitesi´nin  dünü, bugünü ve yarınını  masaya yatırıp, kendisinin  de aday olduğu  yaklaşan rektörlük seçimlerinden, yönetici atamalarına, uzaktan eğitimden, üniversite yerleşkesindeki  güvenliğin sağlanmasına kadar bir çok konuyu  ela alıp  irdeledik?.

C. ÜSTEN:  Sayın Çakır önceden  sadece İletişim  Fakültesi  dekanıydınız, şimdi bütün fakültelerin sorumlususunuz, yani rektörlük  koltuğunda oturarak  50 bini aşkın  öğrenciden  sorumlu oldu işleyiş nasıl gidiyor, bizi bilgilendirir misiniz?

59 BİN ÖĞRENCİNİN  SORUMLULUĞU VAR  OMUZLARIMIZDA?

H. ÇAKIR: Erciyes Üniversitesi, İletişim Fakültesinin kurucu dekan yardımcısıydım, Dekanımız Prof. Dr. İlhan Yerlikaya ayrıldıktan sonra 2007´den itibaren İletişim Fakültesinin dekanlığını yapmaktayım. 28 ? 30 yıl devlette tecrübem var. Bu tecrübenin 20 yıla aşkını da akademik hayattır. İletişim Fakültesindeki Dekan görevimizi yerine getirirken de Yüksek Öğretim Kurulu böyle mukaddes ve önemli bir görevi tevdi ettiler. Her iki görevi de iletiyoruz. İletişim fakültesinde 1700 öğrencimiz vardı şimdi 59.000 öğrenciye hitap ediyoruz. Önce akademisyen arkadaşlarımı ve sevgili öğrencilerimi 2015-2016 yeni Eğitim ? Öğretim yılından dolayı kutluyor, hepsine başarılar diliyorum. Huzurlu bir Üniversiteye sahibiz. Geçmişi 1978´lere dayanan bu Üniversitenin, o günden bu güne ülkenin en huzurlu üniversitelerden bir tanesi olduğunu söylememiz gerekir. Türkiye böyle sancılı bir süreçten geçerken de bu konuda hem öğrencilerimizin, hem de idarecilerimizin daha hassas davranacaklarına inanıyorum. Onların görevi okumak, anneler ve babalar onları bize emanet ederken, onların sadece okumalarını istiyorlar.

C. ÜSTEN: Evet onların tek görevi okumak ama bu tamamen dış dünyadan  kendinizi izole edip tamamen bu işlere odaklanalım demek değil. İkisini birlikte sağlıklı bir şekilde götürmek. Hocam sizde öğrenci sıralarından geliyorsunuz. Şimdi kıyas yapacak olursak, önceki dönem öğrencilerin sorumluluklarına olan ilgileri ile şimdi ki öğrencilerin bakış açısı nasıl? Bana biraz hayattan kopuk gibi geliyorlar, siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

ŞİMDİKİ  GENÇLİK  ÇOK ŞANSLI? 

SOSYAL MEDYA DİYE BİR İMKAN VAR HAYATLARINDA?

H. ÇAKIR: Bizim zamanımızda bu kadar yoğun, aktivite, sosyal hayat yoktu, biz devlet yurdunda kalırken 12 kişi bir odada kalırdık. Bizim hayatımızda sosyal medya diye bir şey yoktu. Evlerimizde televizyon olmazdı, ortak bir tane televizyon kanalı olurdu. Eğer olabilirse odada ki bir arkadaşımızda radyo olursa onu dinlerdik. Şimdiki gençlik çok şanslı. Örneğin bugün öğrencilerimizin yemek olanakları çok daha iyi, devletin verdiği destek, burslar çok daha iyi. Bugünün sıkıntısı da şöyle, şimdi sınıflarımız biraz daha kalabalık, değişen, gelişen bir nüfus var. Artan bir nüfus var, üniversitenin kapısında bekleyen geniş bir kitle var. Bizim zamanımız da 37 tane üniversite vardı, şimdi 300´e yakın üniversite var. Bugün her şehrimizde 1´in üzerinde üniversite var, örneğin Kayseri´de 4 tane. Biz Gümüşhane´den kalkıp İstanbul´a gidip orada okuduk, şimdi isterlerse kendi şehirlerinde okuyabiliyorlar veya çok beğendiği başka bir üniversiteye gidebiliyor. Şimdi ki öğrencileri dersten uzak tutan bir çok şey var. Örneğin sosyal medya, sosyal etkinlikler çok fazla, öğrencilerin sohbet mekanları arttı. Bizim zamanımızda kahvehane vardı, oraya da gitmek kolay değildi. Ama şimdi her yerde kafe var. Başka eğlence mekanları var, kampüste vakit geçireceği başka yerler var. Gençler hem bir yönden şanslı, hem de zamanlarını çoğunu derslerin ötesinde geçirdikleri için de şanssızlar. Bir de okuma kültürü bizde iyice bitti, gazete bile okumuyorlar.

C. ÜSTEN: Hocam bir çok yoğunluğunuz var, bunun arasında okumaya zaman ayıra biliyor musunuz?

KİTAP  OKUMAYA  ZAMAN  AYIRAMAZ OLDUM?

H. ÇAKIR: şimdi dekanlık yaparken vakit ayırabiliyorduk, orada biraz zaman varmış. Hatta o zaman bile şikayet ediyordum, akademisyen sürekli okumak zorunda. Ama 1700 öğrenciye oturtmuş bir sisteminiz var, yani bu sistem içerisinde okuma ve yazmaya vakit bulabiliyorsunuz, ama daha çok okumaları evde, yatak odasında yatarken yapabiliyorsunuz. Çünkü evde meşgul olacağı şeyler çok. Fakültede idareciyken bazı zamanlarımızı ayırabiliyorduk ama rektörlüğün sorumluluğu çok büyük. Toplantıdan toplantıya geçiyorsun, sabah 9´da geliyorum en geç, akşam 9´da eve gidebiliyorsam ne mutlu diyorum kendime. Önceden hanıma uyku tutmuyor uyuyamıyorum diyordum, şimdi de hanım bana yatağa düşer düşmez uyuyorsun diyor.

C. ÜSTEN: Devlet Üniversiteleri sınırlı bütçeleriyle eğitim vermeye çalışan kurumlar, haliyle eğitim kalitesi, vakıf üniversiteleri gibi olmuyor. Bu bir gerçeğimiz. Ancak, standartları yakalmak adına üniversitelerimizde neler yapılabilir? Devlet bu anlamda nasıl politika izlemeli? İzlenen politika bunun için yeterli mi? Erciyes Üniversitesinde bu durum nedir?

ÜNİVERSİTELER  KENDİ ÖZKAYNAKLARINI  OLUŞTURMAK  ZORUNDA?

H. ÇAKIR: Dünyada 20.000 civarında üniversite var. Bizim üniversitemiz, bu 20.000 üniversite arasında ilk 600 ve 800 arasında yer alabiliyorsa, bu durum Erciyes üniversitesinin başarısını gösterir. Times High Education´ın yapmış olduğu en son değerlendirmede, Türkiye´den 15 üniversite değerlendirmeye alındı. Değerlendirmeye alınmak için bir takım kıstaslar var. Nedir bu? Öğretim kalitesi, yani hoca başına düşen öğrenci sayısı, mezun etmiş olduğu doktora öğrencisi, mezun ettiği öğrencinin istihdam sayısı. Bunlara bakılarak araştırmaya alınmaya hak kazanır bir üniversite. Bu kriterlere Türkiye´den 15 Üniversite girebilmiş. Bu 15 üniversite içerisinde Erciyes Üniversitesi, vakıf üniversiteleri dahil 7´nci sıraya girmiş, devlet üniversitleri içerisindeyse 4´üncü sıraya girmiştir. Erciyes Üniversitesi 59.000 öğrencisi, 18 Fakültesi, 3 Yüksek Okulu ve 9 Meslek Yüksek Okuluyla genişleyeceği kadar, büyüyeceği kadar büyümüştür. Biz o zaman şu mücadeleyi vermeliyiz; dünyada 20.000 üniversite içerisinde 600 ile 800 arasına girmiş olan Erciyes Üniversitesini, başlangıçta 400 ? 500 arasına çekmek. Bunu yapabilmenin de bir çok yolu vardır. Bunlardan bir tanesi Erciyes Üniversitesi genişlemeli, yapaysal büyümeyi bırakmalı ve mevcut pozisyonu ile eğitim alt yapısını güçlendirmelidir. Öğrenci başına düşen eğitim sayısını artırmalıdır başta. Bunun ötesinde teknik alt yapısını modernize etmek zorunda. Biz mezun olan öğrencilerimize Teknopark´ta ofis açmalarına ve AR-GE çalışmaları yapmalarına çok önem vermeliyiz. 2010 yılından itibaren bu yapılmakta ama biz Erciyes Üniversitesi öğretim üyeleri olarak, orada yapılan çalışmalara uluslar arası ortak bulmak zorundayız. Ayrıca yapacakları çalışmalara bu katkıların dışında ektra destek ve imkanlar sunmak zorundayız. Siz bunu devlet bütçesiyle yapamazsınız. Devletin bütçesi belli. O zaman bizim mutlak suretle, teknolojik alt yapıyı yenilememiz, öğretim üyelerinin bilgisini sanayicinin parası ve alt yapısıyla birleştirmeliyiz.

C. ÜSTEN: Erciyes Üniversitesi almış olduğu bir karar ile Türk Dili ve İnkılap Tarihi derslerini uzaktan eğitim ile vermeye başladı. Bu konuda da bir çok şikayet geliyor, teknik alt yapının hazır olmadığı, hatta son birkaç haftadır aksaklıklar olduğunu, bundan dolayı muzdarip olduklarını dile getiriyorlar.Uzaktan Eğitim konusunda ne düşünüyorsunuz?

UZAKTAN  EĞİTİM  KONUSUNU  ANKETLE ÖĞRENCİLERE  SORACAĞIM!

H. ÇAKIR: Öğrenci arkadaşlarımızın şikayetlerini kabul ediyorum. Her işin başında bazı sıkıntılar olur. Geçen yıl böyle problemler yaşadık. Bu yıl daha iyi olacağına inanıyorum. Biz bu uygulamaya meslek yüksek okulu bünyesinde başladık. Daha sonra diğer fakültelerden de talep edilenlere, uzaktan öğretim modeli ile bu eğitimlerin verileceğini söyledik. Bazı fakülteler bunu kabul etti bazı fakülteler kabul etmedi. Yani şuanda çift başlı bir eğitim var. Atatürk İlkeleri, Türk Dili, İngilizce ve Bilgisayar dersleri uzaktan eğitim ile veriliyor. Yıllardır eğitim içerisindeki bir insanız. Öğrencilerimizin şu bağlamdaki şikayetlerini kabul ediyorum. Nedir bu? Alt yapı dört dörtlük değil, Evimizden dersi takip edemiyoruz. Ama bu dersler bildiğim kadarıyla gündüz belli saatlerde veriliyor. Aynı zamanda bunlar kayıt altına alındığı için gidip istediği zaman da kayıtlardan izleyebiliyor. Bugün her öğrencimizin elinde akıllı telefon var. Ama biz bunun her zaman en iyisini yapmak zorundayız bunu kabul ediyorum.

C. ÜSTEN: Hocam bence öğrencilerin en çok dikkat çekmek istedikleri, yani ben öyle anlıyorum, Türk Dili ve İnkılap Tarihi dersleri önemli dersler, biraz hafife alınıyor diye düşünüyorlar galiba.

KAYGILARININ  DERSİ İYİ  OLMAK OLDUĞUNA  İNANMIYORUM?

H. ÇAKIR: Ben buna katılmıyorum. Biz ilköğretim birinci sınıta başlıyoruz Türk Dili dersi almaya. 5 yıl ilkokulda okuyorsun, 3 yıl orta okulda, 4 yıl lisede okuyorsun, üniversiteye gidiyorsun. Buradan çıktıktan sonra iletişim fakültesine gidin ve dilekçe örneği panolarına bakın. 16 yıl Türk Dili dersi alıyorlar, 16 yıl sonra dilekçe yazmasını bilmiyor. Ankara´nın ?A´sını küçük yazıyor. Okurken bir şey anlamıyoruz. Aynen şöyle yazılanlar var; ?İletişim Fakültesi Rektörlüğ´ne? yazıyorlar. Türk Dili dersine çoğu kişi gelmez, çoğu dinlemez. Ama uzaktan eğitim modeli her ders için kullanılamaz. Bunu mühendislik derslerinde yapamazsınız. Ben ilk fırsatta internet sitemizden bir anket yaptıracağım ve öğrencilerin isteklerine göre devam edip etmeme kararı alacağız.

C. ÜSTEN: Hocam son olarak bir şey daha sormak istiyorum. Ülke olarak hassas bir dönemden geçiyoruz. Güvenlikten konusu çok önemli hala geldi. Üniversite´de güvenlik konusunu ele aldınız mı?

ERÜ´DE  ASAYİŞ  BEKEMAL !

H. ÇAKIR: Geçtiğimiz günlerde Vali Bey ile beraber, Üniversite Rektörleri istişare toplantısı yaptı, bu güvenlik önlemleriyle ilgili. Orada ben gündeme çok dertli bizim olduğumuzu dile getirdim. Neticede AGÜ´nün 400 öğrencisi, Melikşah Üniversitesi´nin 6000 öğrencisi, NNY´nin 4000 öğrencisi, 59000 bin öğrenci de Hamza Çakır´ın. Böylesine büyük bir üniversiteye sahipsin, 5 kapı var. İki kapıdan tramvay geçiyor, birinden belediye otobüsleri geçiyor, sizin bir güvenlik zafiyetiniz, probleminiz var. Ama biz gerekli tedbirleri aldık. Sayın Valimize, Emniyet Müdürümüze, Belediye Başkanımıza ve tüm kamu kurum ve kuruluşlarına teşekkür ediyorum. Zaten Erciyes Üniversitesi huzurlu bir üniversite. Zaten biz hem kendi güvenlik birimlerimiz devrede hem de emniyetten destek aldık, üstelik mobese sistemimiz devrede. Bu çalışmalar sonucunda Erciyes Üniversitesi içerisinde karanlık alanların daha çok aydınlatılması için gerekli çalışmayı yaptık. Ayrıca görüntlü alanında olmayan noktalar için yine mobese çalışmaları yapıyoruz. Yani kampüs içerisinde görüntü altına almış pozisyona gelmiş durumdayız. Her zaman söylüyorum. Öğrencilerimize her zaman söylüyorum, sizin işiniz okumak, aileniz sizleri buraya okumak için gönderiyor, farklı işlere yönelmeyin. Siz okuyun biz imkanları sunmaya çalışalım.