Dilipak, ‘’Gazze Dostları Grubu’’ tarafından hazırlanan ‘’Kardeşlik Gecesi’’ne konuşmacı olarak katıldı. Konuşmasında, ‘’Eğer kanaatlerinizi din edinecek olursanız, o Allah’ın dini değildir. O sizin uydurduğunuz bir dindir’’ diyen Dilipak, Allah’ın bir tane dini olduğunu onun adının da İslam olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
‘’ Hazreti Adem’e gelen de odur. Hazreti Muhammed’e (s.a.v) gelen de odur. Başka bir din yok. Ama Allah’ın emrine uymazsanız, haram işliyorsunuz. Allah’ın hükmüne topyekün ve sımsıkı sarılın. Kuran’ın bütününe iman etmek, resulün hayatını kendimiz için rehber edinmek, Allah’a ve ahiret gününe inanmak din olarak bize yeter. Üzerinde ittifak ettiğiniz şeylerde birlikte hareket edersiniz. İhtilaf ettiğinizde birbirinizi mazur görürsünüz. Farklı düşünebiliriz ancak yine de bizim istişare ve şurayla hareket etmemiz gerekir. Heva ve heveslerinizin peşine düşemezsiniz. Bilenlere danışacağız ve verdiğimiz karardan dolayı yarar ya da zarar görecek olanlar ya da bizi tanıyan kardeşlerimize (ben böyle düşünüyorum, sen ne dersin?) diye sormamız gerekir. Örfte ihtilafın süresi 3 gündür. Gelin kaynana kavgası, karı koca kavgası, miras kavgası, iş ortaklarının kavgası ancak 3 gündür. Ya 3 gün içerisinde anlaşacaksınız ya feragat edeceksiniz. (Allah’a havale ediyorum. Senin dediğin gibi olsun. Ben seni bırakmak istemiyorum. Senin dediğin gibi olsun. Allah hükmü verecektir) dersin, feragat edersin ya da hakem belirleyip onun verdiği karara uyacaksınız.’’
Hiç kimsenin, bir başkansının ilahı ve rabbi olmadığını vurgulayan Dilipak, ‘’Allah’tan başka hiç kimse bizim ilahımız ve rabbimiz değildir. Hiç kimse bana yaşam tarzı dayatmamalı. İlah, hüküm koyucu demektir. Rab, terbiye edici demektir. Sen kim oluyorsun da, bana yaşam tarzı dayatıyorsun? Benim gömleğimin rengi Anayasa’nın temel ilkeleriyle çelişiyorsa eğer, değişmesi gerek benim gömleğim değil, senin o Anayasa’nın temel ilkeleridir. Benim gömleğim hiç kimsenin malına, canına, namusuna ve inancına tehdit oluşturmuyorsa, bir başkasının benim üzerimde hüküm kurma hakkı yoktur’’ diye konuştu.
Dilipak, ‘’Farkında olmadan, takım tutar gibi dinimizi şubelere ayırıp, kamplara bölünüp sonra birbirimizi ayırt etmeye çalışıyoruz. Mezhebimizi kendimiz seçmedik. Din seçilen bir şeydir. Biz ne dinimizi ne mezhebimizi kendimiz seçmedik. Hatta bizim arkadaşlarımız Müslüman olurken işte bir dergaha uğramıştır. Onlara bakmıştır, onları sevmiştir, onların anlattıklarıyla, onların verdiği kitaplarla dini öğrenmiş ve din diye o meşrebi zannetmiştir. Bizim vakıflarımız, tarikatlarımız, mezheplerimiz onları kendi meşreplerine uydurmuştur. Onlar da bu meşrebi din zannetmişlerdir. Onun için de bizim dinimiz bizi bir yerde buluşturmuyor. Allah’ın huzurunda safları sık ve doğru gibi dursa da camiden çıktıktan sonra safları düz ve sık değil’’ dedi.
Dilipak, dinin, Allah’a, Resulü’ne ve Kitab’a götürülmesi gerektiğini ifade ederek, liderlerin, şeyhlerin, örgütlerin dediği gibi bir İslam değil, İslam’ın penceresinden liderlerin, örgütlerin, şeyhlerin ne dediğine bakılması gerektiğini de bildirdi. Dilipak, ‘’Onun için hepimiz Kuran’a şahitlik etmemiz gerekiyor. Bizim yeniden Müslüman olmaktan başka çaremiz yok. Onun için Kuran’ı Kerim’de de (Ey iman edenler, iman ediniz) diyor. Bizim bugünkü tefrikaya düşmüş halimizin arkasında aslında dinimizi gerçek anlamda tanımamış olmamız yatıyor. Bizim imanımız reddedilmiş bir iman değil ama bizim imanımız bizi Kuran’a götürmüyor. Allah’ın dini yeri, göğü, ölümü ve hayatı açıklar. Bizim yaşadığımız din karı koca arasındaki ihtilafı bile çözmüyor. Onun için Kuran’a tanıklık etmemiz gerekiyor. Ve bu çerçevede yaşadığımız zamana ve mekana tanıklık etmemiz gerekiyor. Allah durup dururken arşa ve asra yemin etmedi. Ve o zaman aynı Allah’ın dinine, aynı Allah’ın kitabına iman edenler işte kardeş olduklarının farkına varırlar’’ şeklinde konuştu.