Gökyüzüne yükselen gökdelenler altında nefes alıp vermeye çalışan, doğa mı, yoksa doğanın bir parçası olan insanoğlu mu ? Teknolojinin gelişmesi, hayat standartlarının yükselmesi, kapitalist toplumun kat üstüne kat inşa ederek ortaya çıkardığı modern şatolar . Bu yalnızca madalyonun bir yüzü. Diğer tarafta ise katledilen doğa, GDO’lu yiyeceklerimiz, seri üretim neticesinde çayır ya da güneş görmeden, insanoğlu “doyabilsin” diye ürün veren hayvanlar ... Modern ahırlar ve her geçen gün “Betonlaşan” yaşam alanlarının mani olduğu onlarca meslekten yalnızca bir tanesi manda yetiştiriciliği. İşte bu meşakkatli mesleğin Karpuzsekisi Köyü’nde ikamet eden son temsilcisi manda yetiştiricileri, yorgun çehrelerindeki güneş yanığı, avuçlarındaki nasırlı çatlaklarla bir mahcup, biraz çekingen halleri ile haber ekibimize sorunlarını anlatıp "Düzenimizi Bozdurmayı" diye haykırdılar sessiz çığlıkları ile... Ve eklediler “Bitti. Niye bitti dersen ? Şimdi keseden yem yiyor hayvanlar. Hiçbiri çayırı bilmiyor. Çiftçiliği olan birkaç kişi var, onlar hayvanı beslerler. Yoğurdunu satarlar. Sarılık için yoğurdu son derece şifalıdır. Yağsız olur. Ancak çayır bulup yayılamayan hayvandan ne derece şifalı yoğurt elde edilebilir siz karar verin. Zor tabi, kolay değil. Bunlar sazda yayılır, temiz su içmesi lazım. Organize tarafından kötü sular geliyor, hayvan içiyor, hastalanıyor. Su olmazsa bu hayvan yaşamaz, temiz su olması lazım. Şu an mesela sazımızı su bastı, boğaz köprü yapıyorlar. Malımız rezil durumda, yayılamıyorlar. Organize bizim yayla meramızı çok daralttı. Hayvanlar şimdi kara saz dediğimiz yerde yayılıyor. Organizeden gelen artık sular da üretimde büyük sıkıntı oluyor. Bu iş köyümüzün temel geçim kaynağı. Mandanın muazzam kaymağı olur. Kilosu da 30 liraya verilir. Yoğurdunun kilosuysa 5 liradır"
Çarklar dönsün, dişliler dişlesin doğanın kalbini. Emlak reklamlarında “Yeşil yaşam alanları” bulunan gökdelenler rağbet görsün en yüksek fiyatlarına rağmen. “Kurtarılmış bölgeler” misali iç çekerek baktığımız yeşil alanları doya doya izleyelim. Ancak gökyüzü hıçkırarak ağladığında hissettiğimiz toprak kokusunu, bitirmek istercesine çekelim ciğerlerimize. Belki bugün son. Belki de yarınlarda torunlarımız yalnızca özel korunaklı cam bölmelerden tanıyabilecekler, son kalan mandaları. Bir Kızılderili atasözünde de belirtildiği gibi;” Son ırmak kuruduğunda, son ağaç kesildiğinde, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenmeyeceğini anlayacaktır"
Karpuzseksi Köyü`ne yıllar yılı ak sütü ile can veren kimyasal kokulu kirli sulara bulanmış `Kara Mandalar`ın kara kaderleri hayat çizgilerinde yok oluşu gösterse de, bir umut belki birileri çıkıp `Kara Mandaların`ın kara kaderine "Dur" deyip Karpuzsekisi Köyü`nü yeniden yeşile boyar... Atıklarla kararmış suyunu kavuşturur eski berraklığına... Kara Mandalar yeniden boy gösterip arz- endam eder Karpuz sekisi çayırlarında...
Yada geçince iş işten yeniden bir doğa meydana getirmek için kaç nesil çabalar durur "Eskiden burlarda Karpuzseksi diye bir köy varmış ve o köyde göz alıcı mandalar yetişip ak sütleri ile beslermiş köy halkını" söylencelerini kulaktan kulağa aktararak faydasız çırpınışlarla...