Görevde bulundukları süre içinde fabrikayı en iyi seviyeye getirdiklerini belirten Kayseri Şeker Fabrikası Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay, Ağustos ayının sonuna kadar yapılması gereken seçimler konusunda da, “Çiftçinin arzusu olursa aday olmakt
Kayseri’ye kayyım olarak atandıkları dönemi anlatan Kayseri Şeker Fabrikası Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay, “Biz gelmeden 6-7 ay önce bir kredi çıkartmışlar ve sonra bir kısmını kullandırmaktan vazgeçmişler. Kayseri Şeker Fabrikası’nın battığının bankalar da görmüşler. Biz görüştük, binlerce çiftçinin ailesini geçindirdiğini söyledik. O zaman bize çok ağır şartlar gösterdiler ve biz ağır şartları kabul ettik. Bankalar krediyi vereceklerini söylediler ama bize ne kadar görevde kalacağımızı sordular. O zaman 450 milyon kredi kullandırdılar. Banka borçlarını uzun vadeye taşıdık. Bu borç karşılığı bir kredi ama işletmenin işletme sermayesine de ihtiyacı vardı. Biz pancarı sökmeden işletmenin yüzde 50’si kadar masraf yapıyorduk. İlaveten 40 milyon daha kredi kullandık” diye konuştu.
“Kasayı açınca bu gün ki parada 210 TL vardı biz göreve geldiğimiz ilk gün” diyen Akay, “ Bize bankalar bu şansı verdi. Biz Kayyum olarak atandık ama herhangi bir süre verilmemişti. Biz incelemelerimizde fabrikanın düze çıkacağını söyledik ve bize inandılar. Krediyi kullanma izni verdiler.
Biz kredi kullanarak çiftçinin pancar bedelini ödeyecektik. Çiftçi sabah kalktı bizim belirlediğimiz gün geldiler ve pancar bedellerini alacaklar. Biz de o mutluluğu paylaşmak için sabah geldik. Paranın gelmediğini duyunca ciddi bir sıkıntı yaşadık. Banka genel müdürlerini ulaşmaya çalıştım. Sonunda birine ulaştım ve ‘Sayın Genel Müdür kredi sözleşmesini yaptık. Söz vermiştiniz çiftçiler parayı bekliyor. Para ödenmezse biz ceketimizi giyip gidiyoruz. Siz kime ne hesap verirseniz verin” dedim ve telefonu kapattım. Yarım saat sonra paralar geldi ve dağıtılmaya başladı. O gün ki sıkıntıyı iş hayatımda bir daha yaşamadım” ifadesinde bulundu.
Akay, göreve atandıktan sonra yaşananları şu şekilde anlattı:
“Daha bakanlık bizi görevlendirmiş 27 Aralık 2010 tarihinde Kırşehir’e geldiğimizde bize bir telefon geldi, ‘Falanca ilçede çiftçi yürüyüş yapıyor’ dediler. Biz daha ne yapacağız onlar belli değil ama insanlar birilerinin yanlış yönlendirmesi sonucunda kota yürüyüşü yapıyorlarmış.
Biz Türkiye’deki anlayışı değiştirme konusunda da önemli bir çalışma yaptım. Aslında Kayyım kelimesi koruyucu anlamına geliyor. Böyle eften püften bir şey değil. Uygulamada batan bir yer ve kayyım gider vaziyeti idare eder ve bir müddet sonra orası batarsa batar batmazsa iflah olmaz gibi bir anlayış vardır. Bu işi sahiplenerek bu anlayışı kırdığımızı düşünüyoruz.
2013 Nisan ayında 5 milyon ödeme geldi dediler. Boğazlıyan fabrikasını yaparken çekilen doğalgaz hattının faturası dediler. Bunun kaydının olmadığını söylediler. Bazıları da doğalgaz hattı getirdik diye reklam yapıyorlar. Bunun parasını da biz ödedik. Madem bunu 6 yıl sonra ödemeyi taahhüt ediyorsunuz niye kayda almıyorsunuz? Yönetim anlayışı yok, defteri düzeni olur. Bakkal dükkanı yönetseniz bile bir şeyi kaydedersiniz. Aldığınızı sattığınızı yazarsınız. Bakkal bile bunu yazıyor ama burada koskocaman kurum 10 binlerce kişiye ekmek veren kurum bunlardan bile uzak bir anlayışla yönetilmiş.
Aşağı kademedeki insanlar yukarıdakinin tavrına göre hareket ederler. Kayseri Şeker Fabrikası 2 yıl önce Türkiye’de farklı anlaşılan bir fabrikaydı. Şimdi ise yine kurumsal kimliği ve duruşu ile ciddiyeti ile farklı olan bir kurum haline geldi. Şimdi bizden şeker alabilmek için uluslar arası firmalar sıraya girdi. Personel yine aynı ama yönetim farklı. Siz yukarıda nasıl durursanız aşağıdakiler de sizin kadar durur. Geçmişte böyle değilmiş.
Çevredeki illerin ve köylerin dahil olduğu bir kurumdan bahsediyoruz. Bu kurumu kendi haline bırakacak olsanız vicdansızlık olurdu. Bu toprağın insanlarına borcumuzu ödemek için sahip çıktık. Bakanlık bizi seçim yapmak için göndermişti. Fabrikadaki yönetici arkadaşları çağırdık, nakliyecilerin paralarını alamadıklarını, çiftçilerin paralarını alamadıklarını söyledik. Fabrikadakiler bir haftadır uyku uyumadıklarını söylediler. Para olmadığını söylediler. Bir yanlışlık var herhalde dedik.
Fabrika battı batıyor. Buraya müdahale edilmesi gerekiyordu. Bakanlığa yazı yazdık ve beş parasız bir fabrika olduğunu yönetici atanması gerektiğini söyledik. Biz talip olmamıştık. Bu fabrikanın çoğunluk hissesi de Pancar Ekicileri Kooperatifi’nde olduğunu söyledik ve bu çerçevede Bakanlık’a müracaat ettik. Bakanlık Asliye Ticaret Mahkemesi’ne müracaat ederek, Kayseri Şeker Fabrikası’na ilk yapılacak olan genel kurula kadar kayyım olarak atanmamızı istedi. Kayseri Şeker Fabrikasına, Pancar kooperatifinden çok sonra girdik.
28 aylık süre içinde ‘Fabrikayı hangi noktaya getirebilirsiniz’ dense ben bu seviyeye getirebileceğimizi tahmin bile edemezdim. Bunda da ticareti, üretimi, muhasebeyi, finansmanı bilmiyor olsaydık fabrika bu seviyeye getirilemezdi. 10 yılda fabrika hangi seviyedeydi 2 yılda hangi seviyeye geldi bunun takdirini çiftçi yapacak.
Çiftçilerin geleceği açısından Kayseri Şeker Fabrikası güçlü bir şekilde var olmalı. Bu bölgedeki çiftçi de bundan faydalanacaktır. Bütün çiftçilerin bu fabrikaya sahip çıkması lazım. Herkes bu fabrikadan payını alıyor, ticaret hareketleniyor. Kayseri, Sivas, Yozgat ve Nevşehir’de ticarete canlanma getiriyor. Bu ürünün üretiliyor olması Orta Anadolu çiftçisi için bulunmaz bir nimettir.
Şeker sektöründe 33 fabrika var ve 23’ü devletin fabrikası. Bir tanesi yılda 12 gün çalışmış, bir diğeri 16 gün çalışmış. Düşünün bu fabrikalarda üretim yapılıyor ve üretilen şeker onların maliyeti üzerinden tüketiciye yansıyor. 12 gün çalışan fabrikaları devlet kapatsa, bunların kotasını Kayseri, Sivas, Yozgat, Kırşehir, Niğde, Kahramanmaraş var. Bu fabrikaların kotasını Orta Anadolu’ya vermiş olsa şekerin fiyatı düşer, çiftçi daha fazla faydalanır. Dolayısı ile Kayseri Şeker Fabrikası güçlü bir şekilde varlığını sürdürdükçe pozitif katkısı devam edecektir.
Biz burada has bel kader geldik ve görev aldık. Memlekete olan borcumuzu ödemenin gereği olarak bu görevi üstlendik. Bir başkası bunu üstlenir miydi bilmiyorum. Bu görevi kabul ederken kendimize biz süre belirlemedik. Mahkemeye kendimiz müracaat ederek bize bir süre verin dedik. Biz şunu düşünüyoruz. Biz bir kere üstlendiğimiz görevi layık ile yapabiliyor muyuz. Görevimiz yarın da sona erebilir. Önemli olan görev süresi içinde bu işi layığı ile yapabilmektir. Önemli olan çiftçiye hizmet edebilmek. Bunları yaptıysak bunun takdiri Allah’ın bileceği bir şey. Ben Kayseri Şeker Fabrikası’nın kapısından bir kere girmiştim. O da düğün içindi. Kader bir şekilde bizi buraya getirdi. Bundan sonra kısmetse olur, biz sorumluluk aldık. Sorumluluktan kaçmadığımızı gösterdik. Eğer genel bir arzuysa bizim kalmamız, genel arzuya karşı duramayız, yok farz etmemiz söz konusu değil. Seçim zamanı geldiğinde önümüze başka engeller çıkmazsa, hepimiz insanız, öle biliriz, hastalanabiliriz, başka görevler çıkabilir. Elimizde olmayan bir engelle karşı karşıya kalmazsak sorumluluktan kaçmayız. Bu çerçevede ben pancar kooperatifinin aynı zamanda üyesiyim. Diğer üyelerin hakkı neyse benim de hakkım o dur diye düşünüyorum. Belli kriterler var, mahkemenin aldığı kararlar var 31 Mayıs 2013 tarihine kadar görev süresinin devamı ile bu süre ile seçim takviminin belirlenmesini istiyor. Pancar kooperatiflerinin genel kurulları 31 Ağustos tarihinde yapılıyor. 31 Ağustos’a kadar yapılması gerekiyor ama buna yönetim kurulu karar verecek. Farklı bir karar olursa kamuoyu ile paylaşacağız.
Ne yapacağımız konusunda bir değerlendirme yapmadık. Ben sorumluluktan kaçmam. Çiftçinin arzusu ve teveccüh varsa önümde engel de olmazsa zamanı geldiğinde aday olmaktan imtina etmem.
Bir takım kişiler adayız diye dolaşıyorlar. Kayseri Şeker Fabrikası’nın seçim tarihi belli olmadan adayız diye ortada dolaşanlar var. Engel olmak gibi bir düşüncemiz yok. Bunu değerlendirecek olan sonuçta çiftçidir. Kimin hesaba kitaba aklı yetiyor, kim yönetebilir, kim batırır veya batırmaz çiftçi bunu değerlendirecektir. Fabrikanın geleceği açısından da ümitliyiz.”