Avrupa Biyoteknoloji Derneği Başkanlığına Erciyes Üniversitesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Munis Dündar yeniden seçildi.
İtalya’nın Lecce kentinde 15-18 Mayıs 2014 tarihleri arasında gerçekleştirilen 3. Avrupa Biyoteknoloji Kongresine 45 ülkeden 500’e yakın bilim adamı katıldı.
Avrupa Biyoteknoloji Derneği’nin (EBTNA, European Biotechnology Thematic Network Association) himayesinde gerçekleştirilen bu yılki kongresinde derneğin genel kurul toplantısı da yapıldı. Bu toplantıda dernek yönetim kurulu İtalya, Fransa, Slovakya, İspanya, İngiltere ve Türkiye’deki üyelerden seçildi. Yine aynı toplantıda Erciyes Üniversitesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Munis Dündar, ikinci kez yönetim kurulu ve Avrupa Biyoteknoloji Derneği Başkanlığına seçildi.
Geçen yıl Bratislava’da gerçekleştirilen kongrede O.R.F. Genetics firmasına verilen “En İyi Biyoteknoloji Ürünü” ödülü bu sene de sahibini buldu. İspanya merkezli biyoteknoloji firması BIOPOLIS, çölyak hastaları için geliştirdiği ürün ile ödüle layık görüldü. Ayrıca kongre boyunca sunulan 300’e yakın poster sunumu ve 80’e yakın sözlü sunum arasından seçilenlere ödülleri verildi.
TÜRKİYE BİYOTEKNOLOJİ ALANINDA İLK 20 ÜLKE ARASINDA YOK
Avrupa Biyoteknoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Munis Dündar, Türkiye’nin şu an G20 ülkeleri arasında yer almasına rağmen, biyoteknoloji alanında ilk 20 ülke arasında olmadığını kaydetti. Prof. Dr. Dündar, “Bugünkü koşullarda biyoteknoloji sektörünün lokomotifi konumunda bulunan ilaç endüstrisine ülkemizin ayırdığı meblağ 500 - 600 milyon dolar civarındadır. Biyoteknolojiye ayırdığı miktar ise 3,5 milyar dolar düzeyindedir. Avrupa için bu miktar 100 milyar dolar, dünya lideri Amerika için ise 600 milyar dolar civarındadır. Gelişmekte olan ülkeler arasında bulunan ve ülkemiz ile kıyaslanabilir bir ülke olan Brezilya Biyoteknoloji sektörüne yıllık 18 milyar dolar para harcamaktadır. Türkiye coğrafik olarak avantajlı bir konuma sahiptir. İlk olarak Avrupa, Asya ve Afrika’nın kavşak bölgesidir. İkincisi çevresindeki ülkeler gelişmemiş ülkelerden oluşmaktadır. Bu münasebetle geliştirilecek ürünlerin yukarıda bahsedilen bölgelere dağıtımı milli gelire kısa vadede büyük katkı sağlayacaktır. Türkiye’nin coğrafik konumunun bir diğer avantajı da 4 mevsimin yaşanması ve buna bağlı ortaya çıkan bitki çeşitliliğidir. Doğru stratejilerle ülkemizin coğrafik özellikleri tarım ve hayvancılık biyoteknolojisi ile birleştirildiğinde gelişim kaçınılmaz olacaktır. Bizim yapmamız gereken biyoteknoloji Türkiye için gelecek 10 yıllarda en önemli alternatif sektörlerden biri olmalıdır” dedi.