Yapılan araştırmalara göre, birlikte yemek yiyen aile bireylerinde, ruh sağlığı problemlerinin daha az olduğu belirtilerek, ayaküstü atıştırmak yerine aile bireylerinin bir arada yemek yemesinin tercih edilmesini öneren uzmanlara göre, okuldan kaçma, fazla kilolar ve hatta zararlı alışkanlıklar, ailesiyle sofraya oturmayan çocuklarda çok daha fazla görülüyor. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü `nün Dünya ülkelerinin dörtte üçünden topladığı verilerle yaptığı araştırmaya göre ailesiyle düzenli olarak yemek yemeyen çocukların okulu asma oranı daha fazla. Uluslararası öğrenci değerlendirme programı, 15 yaşındaki öğrenciler üzerinde 2 haftalık veriler üzerinde yaptığı değerlendirmeye göre dünya genelinde ortalama devamsızlık yapma yüzdesi %15 iken bu oran düzenli olarak ailesiyle yemek yemediğini söyleyen çocuklarda %30`lara kadar çıkıyor. Ailesiyle beraber haftada iki kereden az yemek yediğini söyleyen çocukların fazla kilolu olma oranı bunu yapabilenlere göre %40 daha fazlagörülüyor.
Bu bilgiler ışığında konuyla ilgili haber ekibimize bilgiler veren Uzman Sosyolog Hamit Yüksel, günümüzde aile bireyleri birlikte sofraya oturma alışkanlığını kaybetmiş durumda olduğuna dikkat çekerek, “Zaman ilerledikçe geniş aileden kente göçtükçe çekirdek aileye dönüştü. Çekirdek aile ise son yıllarda değişmeye başladı. Sofranın bir büyüğü yetkilisi olur. Türk toplumunda bu baba’dır. Anne ve diğer aile bireyleri gelir. Çekirdek ailede bu böyledir. Yaşam biçimi değişti. İnsanların istihdamı değişti. Eş zamanlı olarak zamanları değişti. Aile bireylerinin tamamının evde olması mümkün değil. Kiminin çalışma saati farklı kimisi öğrenci. Ayrıca insanların bireyselleştiği bir ortam var. İnsanlar bir evin çatısı altında kendine özgü farklı farklı mekan ve zamanları kendine yaratma eylemindeler. Böyle olunca sofra da aynı anda yer alma kalmadı” dedi.
Günümüzde aile yapısında ‘baba etkinliğini ve otoritesini çeşitli sebeplerle yitirmiş olduğunu ve bir sofra düzeni konulsa da işlevi yok olduğunu belirten Yüksel, “Bunlardan başka; aile bireylerinin eş zaman geçirme durumunu da aile bireylerin eş zamanlı evde bulunmaları mümkün olmayacağı biliniyor. Bir diğer durumda aile bireylerinin her birinin kendine ait mekan yada zaman geçirme durumun da göz ardı etmemek gerekiyor. Günümüzde kitle iletişim araçları tv, internet vs enstrümanlar artık ailedeki her bireye göre konumlanmaktadır” dedi.
Yüksel,sözlerini şu şekilde noktaladı: “ Geleneğe dönüş, öncelikle toplumun kendi köklerini bu dil, genelek, tarih, coğrafik, yer, vs sayılabilir. Yeniden bakabilmesiyle mümkündü. Batı modernitesinin tek tipliliğinin dışında olabilme gayesine matuf bir eylemdir. Türk toplumu son yirmi yılda kendine bakmaya özüne dönmeye başladı diyebiliriz. Yerel, ulusal tv kanalarında Türk toplumuna ‘içe bakışlarını sağlayan ‘Asmalı Konak, İkinci bahar, Muhteşem Yüzyıl’ gibi yapımlar bunun önemli örnekleri sayılabilir. Bahse konu diziler gerek tarihi, gerekse coğrafik bir özgüven inşa etmişlerdir denilebilir”.