Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdoğan Pazarbaşı, tenkit ve eleştiri konusuna açıklık getirdi. “Bir eksikliği gidermek, bir yanlışı düzeltmek, daha iyi olanı göstermek ve aynı yanlışa düşmekten
Toplumsal yaşamımızın her alanında tenkit ve eleştiri dozunun ağırlaştığı, özellikle siyasi arenadaki eleştirilerin rencide edici bir dozla küfretmeye kadar götürüldüğü günümüzde eleştiri ve tenkitin üslubunun ve doznun nasıl olması gerektiğini Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdoğan Pazarbaşı’na sorduk.
Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdoğan Pazarbaşı mikrofonlarımıza ( gazatemize) yaptığı değerlendirmede günümüzde tenkit yapma usulünün gerçekten üzerinde durulması gereken bir konu haline geldiğine dikkat çekerek, “ Niçin tenkit yapılır? Tenkit eden kişinin niyeti gayesi nedir? Yapmak geliştirmek mi? Yoksa yıkmak tahrip etmek için mi? Sorularla niyet sorgulaması yapmak gerekiyor. Tenkit eden kişinin niyeti nedir? Tahrik etmek, küçük düşürmek, utandırmak veya aşağılamak mı? Bunların iyice tespit edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu bakımdan tenkitin gayesi, maksadı, hangi amaçla yapıldığı ve niçin yapıldığı üzerinde durmak gerekiyor” diyerek başladığı sözlerini şöyle sürdürdü… “Bir eksikliği gidermek, bir yanlışı düzeltmek, daha iyi olanı göstermek ve aynı yanlışa düşmekten korunmak için tenkit yapılmalıdır. Yapılan tenkitler insanın ufkunu karartmak, moralini bozmak, motivasyonunu sıfırlamak için değil, ufuk açmak, yeni hedefler göstermek için tenkit yapılmalıdır”
Fiili tenkitlerinde olduğunu hatırlatan Pr.Dr. Pazarbaşı, “Engel olma şeklinde, yazılı sözlü tenkitlerde vardır. Mesela Ecdadımız bir konu hakkında fikirlerini yapacağı tenkitlerini Risalelerle yapıyordu. Ve yapılan tenkitlerin hepsinde dayanak noktaları vardı” şeklinde konuştu.
“Günümüzdeki tenkit yaparken, kuru - kuruya, boşu - boşuna, asılsız, gerekçesiz bir şekilde tenkit yapılıyor” şeklinde sözlerle serzenişte bulunan Prof. Dr. Pazarbaşı, “Televizyon programlarında, tartışma programlarında insanlar geliştirmek, yapıcı olmak veya güzelleştirmek için tenkit yapmak yerine kendi varlığını ispat için, kendini korumak için başkasının yokluğunu hedefliyor. ‘Ben var olmak istiyorsam, karşındakinin yok olması’ gerekir tarzında tenkitlerin yapıldığını maalesef görüyoruz işitiyoruz” ifadelerini kullandı.
Tenkitin, zamanında, yerinde ve dozajında yapılmasının çok önemli olduğuna da vurgu yapan Pazarbaşı, “Eğer olur – olmaz, yer ve zamanda yapılan tenkitler kişiyi rencide eder. Aynı zamanda tenkit eden kişinin hatasında bir ısrar psikolojisi içerisine girmiş olur. Yani bu savunma psikolojisi içerisinde o yanlış yaptığı konuyu düzeltmek yerine, o yanlış onun adeta bir davranış hali, bir modeli haline dönüşür. Bura da biz eksinlikle doğru bir davranış olarak göremeyiz” diye konuştu.
Pr.Dr. Pazarbaşı, siyaset alanındaki tenkitlerin seviye itibarıyla bize örnek olamayacak tenkitler grubuna girdiğini ifade ederek şunları kaydetti.. “Toplum olarak en çok kaldıramadığımız konu tenkit edilmektir. Tenkit edilmekten çok korkuyoruz. Siyasi arenada maalesef çok kötü durumlar görüyoruz. Her alanda ahlaki bir seviyenin olması gerekiyor. Burada insanın onuru korunması gerekiyor. Yalan iftiraları tenkit kapsamına asla sokamayız. Tenkit edeceğim diye kimsenin onuruyla haysiyetiyle oynama hakkımız asla söz konusu değildir. Çünkü insanın onuru şahsiyeti kutsaldır. Onun için Yüce Mevlam’ız ‘Settarul – uyüp’ yani kulların ayıplarını örtendir. Bizim yapmamız gereken kulların hatalarını yerinde, zamanında, kırmadan, dökmeden ve şahıslandırma yapmadan tenkit etmeliyiz. Yani Kötü niyet iyi bir şey değildir. Her şeyden önce insanlara iyi niyet olmamız, ‘Hüsn-ü zan’ beslememiz ve insanların kötülüğünü değil, iyiliğini istememiz gerekiyor”