"Ateş olmayan yerden duman çıkmaz " atasözünün Anlamı:
“Bir şeyin gerçek olup olmadığı konusu gözle görülmese de var olan işaretlerden bu durum anlaşılır, çünkü belirti varsa o şey de var demektir” anlamında kullanılır.”
Yapılan yanlışlık ve yolsuzlukları belirtmek için herkesin genellikle haberdar olduğu bir olaydan “Bunu Mısır’daki sağır sultan bile duydu” deyimini kullanırız.
Peki, kimdir bu Mısır’daki sağır sultan? Neden “o bile duydu” deriz?
Bu sultan önemli devlet işlerini, gizli görüşmeleri için bir oda yaptırmış, vezir ve yaverlerini orada toplar, kulağı ağır işittiği için bağıra bağıra görüşmelerini yaparmış.
Onun sağır olduğu Mısır halkının diline düşmüş ve her şeyden en son haberi olan kişiler için;
“Mısırdaki sağır sultan bile duydu da sen duymadın mı” benzetmesi yapılmaya başlanmış.
Bu deyim, gizli kalması gereken bir şeyin herkes tarafından duyulduğunu anlatmak için kullanılır.
Mızrak çuvala sığmaz (girmez) atasözü ise;
Yapılan yolsuzluklar güneş gibi ortada olan ve insanların dikkatinden kaçmayan bir şeyi saklamanın mantıklı bir açıklaması olamaz ve gerçekler örtbas edilemez.
Bu konuda da “Milletin ağzı torba değil ki büzesin” denir.
Kolay gizlenemeyecek kadar büyük bir yolsuzluğu yapan kimse, sorumluluktan kurtulma yollarını önceden düşünür ve hazırlar. Ama sonunda Mısır’daki sağır sultan da duyar bunu.
Bir Yunan atasözünde;
“Hak yenir ama hazmedilmez” deniyor. Sizce de doğru değil midir?
Hiçbir yalan ve yapılan yolsuzluk sonsuza dek gizli kalmaz, çünkü hiç kimse kendisini aptal yerine konulmaktan hoşlanmaz.
Nokta kadar menfaat için, virgül kadar eğrilmek doğru değildir.
Erdal İnönü:
“Gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi, kötü bir huyu vardır. Akıllılar bir kez hata yapar. Akılsızlar aynı hatayı hep tekrar eder.” diyor.
Nobel ödüllü fizik profesörü Albert Einstein;
“Dünya; kötülük yapanlar yüzünden değil, yapılan kötülüklere seyirci kalıp, hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir” derken,
Dünyaca tanınan Rus yazar Tolstoy ise,
“Kötüler, kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar” ifadesini kullanıyor.
Osmanlı İmparatorluğunun manevi mimarı Şeyh Edebali'nin nasihatinde;
“Bak dostum!
Cahil ile dost olma: ilim bilmez, irfan bilmez, söz bilmez; üzülürsün...
Saygısızla dost olma: usul bilmez, adap bilmez, sınır bilmez; üzülürsün.
Açgözlü ile dost olma: ikram bilmez, kural bilmez, doymak bilmez; üzülürsün,
Görgüsüzle dost olma: yol bilmez, yordam bilmez, kural bilmez; üzülürsün.
Kibirliyle dost olma: hal bilmez, ahval bilmez, gönül bilmez; üzülürsün.
Ukalayla dost olma: çok konuşur, boş konuşur, kem konuşur; üzülürsün.
Namertle dost olma: mertlik bilmez, yürek bilmez, dost bilmez; üzülürsün.” diyor.
Kalbi mühürlenmiş, kulakları sağır, gözleri kör olmayan vicdan sahibi, sağduyulu bütün insanların hissedar olacağı bu sözlerin sonunu şöyle bağlamak istiyorum:
Cihan padişahı, yedi iklim dört bucakta at koşturmuş, üç kıtaya hükmetmiş, dördüncüsüne de el atmış, devlet hazinesi altın sikkelerle dolu Kanuni Sultan Süleyman’ın vasiyetini sizlerle paylaşmak istiyorum;
"Benim naşımı koyduğunuz tabutumda elimin biri dışarıda kalsın, görenler bilsin ki, bu yolculuğa ellerim boş gidiyorum, her şey bu dünyada kaldı” diyor.
İşte hayat budur! Başka ne yapılabilir? Kefenin de cebi yok ki...