Arapça kökenli bir kelime olarak dilimize yerleşmiş olan ‘tevekkül’ TDK tarafından yapılan açıklamada güvenmek, sığınmak, teslim etmek, kendisinin yapamadığı bir işi güvendiği birine havale etmek anlamlarına gelmektedir.
Tevekkül; bir hedefe, bir amaca ve bir gayeye ulaşmak için gerekli olan maddi ve manevi sebeplerin hepsini yerine getirdikten sonra yapılacak bir şey kalmayınca Allah’a dayanıp ona sığınmaktır.
Ne yazık ki beyni örümcek örgülü birçok cahil, tevekkülü yanlış uygulayarak İslam dinine en büyük ihaneti yapmaktadır.
Milli Şairimiz Mehmet Akif;
“Çalış dedikçe şeriat, çalışmadın durdun.
Onun hesabına birçok hurafe uydurdun.
Sonunda bir de tevekkül sokuşturup araya,
Zavallı dini onunla çevirdin maskaraya” diyor.
Cehalet öyle bir hastalıktı ki, insanların dini inançlarını istismar ederek İslam’a en büyük zararı vermiştir.
Mehmet Akif, tevekkül kavramının bu şekilde asıl anlamından saptırılmasını şiddetle eleştirir.
Bu manada tevekkülün Müslümanların hayatında nasıl bir felakete sebep olduğunu çarpıcı bir ifadeyle dile getirir;
“Allah’a dayandım!” diye sen çıkma yataktan
Manayı tevekkül bu mudur? Hey gidi nadan
Ecdadını zannetme asırlarca uyudu;
Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?
Üç kıt ’ada, yer yer kanayan izleri şahit
Dinlenmedi bir gün o nesli mücahit
Âlemde ‘tevekkül’ demek olsaydı ‘atalet’
Mirâs-ı diyanetle yaşar mıydı bu millet?"
Akif, tevekkül'ün İslam dünyasında yanlış yorumlanmasından dolayı rahatsızlığını dile getirmiştir.
İslâm âleminin geri kalmasının esas sebeplerinden biri de, tevekkülün yanlış yorumlanmasıdır.
Aslında tevekkül, bir işi, bir fiili şartlarına uygun hazırlayıp sonucunu Allah’tan beklemektir.