İDRİS YAVUZ


ZALİMİN ZULMÜ, MAZLUMUN AHI ASLA YERDE KALMAZ


 

Dünya hayatı bir imtihandır. İmtihan; sözlükte denemek, tecrübe etmek, sınamak anlamlarına gelmektedir.

İslâmî bir terim olarak ise; C. Allah’ın insanları dünya hayatında hayır ve şerle imtihan ederek, sabır ve teslimiyet gösterenlerin ahirette mükâfat alması, isyan edenlerin cezalandırması demektir.

Hz. Muhammed (S.A.V.); “ İnsanın belaya uğraması, günahtan arınmaya, temizlenmeye vesile olur.

Öyle günahlar vardır ki ancak başa gelen sıkıntılara sabretmek suretiyle silinir ve af edilir” buyurur. (Tirmizî, Zühd, 56)

Bir dostum anlatmıştı, Hacı Ömer Sabancı Adana’da binlerce işçinin çalıştığı Bossa tekstil fabrikaların sahibidir. O, bir gün büyük bir salonda kuşun sütü hariç mükellef bir sofra hazırlatıp, yüzlerce çalışanına yemek ziyafeti verir. Kendisi de bir köşede oturur onları izlemeye başlar. 

İşçilerden birinin yemek yemediğini görünce yanına çağırır ve ona;

"Evladım sen neden yemiyorsun “ deyince, işçi;

“Efendim biz bu güne kadar böyle bir ziyafeti hiç görmedik. Siz tavuk butlarını ellerine alıp görgüsüzce yememize içten içe gülüyorsunuz” demesi üzerine Sabancı; 

“ Evladım keşke sağlığım sizinki kadar yerinde olsaydı da bu yemekleri yiyebilseydim. Şeker hastasıyım, bunların tadına bile bakamıyorum” diye cevap verdi. Bu da insanlar için sağlıkla ilgili bir sınav değil midir?

Son depremlerde on bir ilimiz yerle bir oldu. Kahraman Maraş’ta yaşlı bir kadın evinin yıkılan enkazın yanında ellerini açmış,

“ Ya Rabbi ben kızımın evi yoktur diye biriktirdiğim paralarımla ona bir ev aldım, meğerse ona ev değil mezar almışım” diye ağlıyordu. Bu da sabır ve imtihanın diğer bir yüzüydü.

Bir başka enkazın altından çıkan orta yaşlı bir adam ise;

“Allah’ım dün akşam fabrika ve iş yerlerim, yüzlerce çalışan işçim vardı, zengindim. Şimdi yakınlarımla birlikte onların tamamı kaybettim ve yoksul hale düştüm” dedi.

C. Hak Ayet-i Kerimesinde; “And dolsun ki, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele." buyuruyor. Bakara Suresi, 286. Ayet.

Buraya kadar anlatılan konularda insanların kusurları olamadan, tabii afetler, mal-can kayıpları, hastalık ve sıkıntılar insanlar için imtihan ve sabır niteliğindedir.

Şimdi de insanlar arasında korku toplumu yaratanlar, fitne tohumu saçanlar, siyasi olarak adaleti hiçe sayarak birçok masumun hayatını yok edenlerin yaptıkları zulüm ve akıbetine dair örnekler sunmak istiyorum.

Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de; “İyilik yapan da kötülük yapan da karşılığını eksiksiz görecektir: "Artık kim zerre ağırlığınca hayır yapmışsa onu görür. Ve kim zerre ağırlığınca şer yapmışsa onun bedelini öder." deniyor (Zilzâl, 99/7-8)

Türkiye Cumhuriyeti’nin (1950-1960) yılları arasında iktidarda olan Başbakan Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu Maliye Bakanı ve Devlet Bakanı Hasan Polatkan, 1960 İhtilali’nde vatan haini olarak yargılandılar ve asıldılar. 

Bir müddet sonra yeniden yargılandılar, suçsuz olduklarına dair verilen kararla ‘iade-i itibar’ ile beraat ettiler ve cenazeleri mezarlarından çıkarılıp devlet töreniyle devlet anıt mezarlığına defnedildiler.

Onlara haksızca ölüm fermanı veren yargıç ve savcıların bazıları, çaresiz hastalıklara uğradılar ve her biri uzun yıllar acılar içinde kıvrandılar ve öldüler. 

Seksenli yıllarda birçok genci sağcı-solcu diyerek birbirlerine düşman edip kırdıran Kenan Evren ve Konsey üyelerinin, ”adaleti sağlıyoruz” diye her iki taraftan gencecik çocukları hapishanelerde eziyet ve işkencelerle öldürdüler. Onların akıbeti de korkunçtu, kimisi alzheimer, kimisi felç oldu, uzun süre yatalak vaziyette kronik hastalıklarla boğuşarak en acı ölümü yaşadılar. 

Hz. Ali (r.a.)“Zalimin sonu yaklaştıkça zulmü artar ve daha da azgınlaşır. Eğer zalim ısrarla zulme devam ediyorsa bil ki sonu yakındır. Eğer mazlum da ısrarla direniyorsa bil ki onun için zafer yakındır." diyor.

Buna göre insanoğlu emin olmalıdır ki “Zalimin zulmü, mazlumun ahı asla yerde kalmaz” Elbette ki bu dünya hayatı bir imtihandır. Hiçbir kimse yaptığının bedelini ödemeden asla ölmeyeceğini Kur’an-ı Kerim haber veriyor.

Bir kere her dönemde haramiler, siyaseti araç olarak kullanarak haksız kazanç sağlayanlar, kul hakkı yiyenler, rüşvetle makam mevki sahibi olanlar ve bu konuda onlara destek verenler, onun bunun karısına, namusuna göz dikenler, insanlar arasına fitne tohumu saçanların akıbetleri sonuç olarak da böyle olacak...

Dünyanın en güçlü hükümdarı, üç kıtayı zapt etmiş, dördüncüsüne de el almış, devlet hazinesi altınlarla dolu olan Kanuni Sultan Süleyman “Ben ölünce bir elimi tabutumun dışına atın. İnsanlar görsünler ki padişah bile bu dünyadan eli boş gitti, desinler” diye vasiyette bulunmuş ve bu vasiyette yerine getirilmiştir.

Onun için diyorum ki, “Zalimin zulmü, mazlumun ahı asla yerde kalmaz”