Dijital Bağımlılıkla Mücadele Derneği Başkanı ve pedagog Doç. Dr. Dilci:"Çocukluk döneminde çizilen resimler, kullanılan renkler, sergilenen oyun tipleri, çocukların gelecekte nasıl bir karakter taşıyacağına dair ipuçları verir"
Uzmanlar, çocuk istismarının önlenebilmesi için eğitim ve aile içi iletişimin büyük önem taşıdığı, çocuklara sanal ile gerçek hayatın farkının anlatılması gerektiği uyarısında bulundu.
Dijital Bağımlılıkla Mücadele Derneği Başkanı ve pedagog Doç. Dr. Tuncay Di?lci?, AA muhabirine yaptığı açıklamada, pedofili ve çocuk istismarının sadece bugün yaşanmadığını, çok eski zamanlardan beri gelen bu sorunlar için ailelerin gereken tedbirleri alması gerektiğini belirtti.
Anne babaların çocuklarıyla iletişim kurma becerilerini artırmaları gerektiğini vurgulayan Dilci, şunları kaydetti:
"Ebeveynlerin çocuklarıyla ilgili duyarlı olmaları ve onları tanımaları gerekir. Çocuk neyi seviyor, neye karşı zaafları ve ilgisi var, bunları bilmesi gerekiyor. Çocuğun kendi kendisini tanımasına da fırsat vermeli. Çocuğa, kendi bedeniyle ilgili özellikle güvenlik ve hassasiyet gerektirecek mahremiyete dayalı bir eğitim de verilmelidir. Çocuklara okul öncesi dediğimiz 3-5 yaştan itibaren doğru ve sağlıklı bir şekilde cinsel eğitimin verilmesi gerekir. Çocukluk döneminde yaşanan cinsel saldırılara karşı duramamış, o konuda bir sıkıntı yaşamış kişi, ilerleyen zamanda yetişkin olarak bu yanlış davranışı yön değiştirme olarak başka birine uygulayabilmektedir."
Dilci, ailelerin, çocukların izlediği televizyon programlarına karşı duyarlı olmasının önemine dikkati çekerek, bazı televizyon programlarında bir fail oluşturulduğunu ve bu failin sanki programın yöneticisi gibi gösterildiğini aktardı.
Bu tür programların, halkta panik ve zafiyet oluşturabileceğine işaret eden Dilci, şöyle devam etti:
"Sanal bir dünyada yaşıyoruz. Dijitalleşmenin getirdiği hem özgürlük hem tutsaklık hem de insan olmadan uzaklaşma eğiliminin gösterildiği bir dönemde zor ve mücadele vermemiz gereken bir gelecek bekliyor. Yine yetişkinlerin pedofoloji hastalığına sahip kişilerin varlığını tespit ettiğimiz zaman ya da kişi kendinde böyle bir eğilim, zaaf ortaya çıktığı zaman tedavi olunabilecek bir hastalık olduğunu bilmesi gerekir ve utanmadan gidip ilgili kliniklerden destek alması gerekir. Çünkü küçük yaşlardan itibaren maruz kalınan şiddete bağlı film içerikleri veya diğer pornografik türevli paylaşımlar insanı bu tür sapkınlıklara itebilir. Çocuğun izlediği filmlere karşı ailenin çocuklar hakkında bilinçli olması gerekir. O filmlere karşı birtakım kodlama sistemi getirerek hangi filmlere hangi saatlerde hangi içeriklerde hangi düzeyde ve ne kadar izlediğine dair çocuklara karşı bir tedbir alınması gerekir."
İlerleyen yaşlarda çocukların nasıl bir karaktere sahip olabileceklerinin eylemlerinden anlaşılabileceğini anlatan Dilci, "Çocukluk döneminde çizilen resimler, kullanılan renkler, sergilenen oyun tipleri çocukların gelecekte nasıl bir karakter taşıyacağına dair ipuçları verir. Örneğin resimlerinde aşırı koyu siyahı kullanması, saçların bildiğimizin dışında çizilmesi gibi." dedi.
Belirli bir mesafe koyarak küçük yaştan itibaren çocuğa cinsel eğitim verilmesinin önemini vurgulayan Dilci, "Cinsel eğitimi anne kız çocuğuna, baba erkek çocuğuna layıkıyla vermelidir. Çocuğun yabancılara karşı hangi alanlar mahrem, yabancılar kendisine ne kadar yaklaşabilir, ne tür söylemlerde bulunabilir bu konularda da çocuklar bilinçlendirilmelidir. Çocuklar sanal ile gerçek hayatta oyun ve oyuncak tercihleri konusunda doyumsuz olmamalıdır. Çünkü çocuklar dışarıda oyuncakla kandırılabilir. Aile, çocukla güven ve sevgi temeli yaklaşımı içerisinde olmalıdır." diye konuştu.
Çocukların polislerle korkutulmasının yanlışlığına da işaret eden Dilci, şu bilgileri aktardı:
"(Yaramazlık yaparsan polis amcalar gelir, jandarma gelir seni alıp götürür) gibi ifadeler yerine onlarla barışık olmalarını sağlayan söylemler geliştirmek gerekir. Polislerin her zaman kendilerinin desteği için olduklarını, onlara rahatlıkla koşabileceklerini, haber verebileceklerini ve onların her durumda yanımızda olduklarını söylememiz gerekir. Çocuklarımıza 155-156 gibi numaraların öğretilmesi gerekir ve polislerin olduğu yerde ilk onlardan yardım istemeleri öğretilmelidir. Ayrıca çocuklarımıza kaçırılmaya maruz kaldıklarında ilk etapta kendini yere atma, karşı tarafa tekme atma ve çığlık akma gibi karşı tarafa şok etkisi yapacak tekniklerin öğretilmesi lazım. Güvenlik güçlerimizin korkutucu obje değil koruyucu melek olarak bilinmesi lazım."